içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

ORHUN YAZITLARININ YAPAY ZEKA İLE YENİDEN OKUNMASI-1-

ÇOK KATMANLI ÇOK DİLLİ DİSİPLİNLER ARASI YAKLAŞIMLA

YAPAY ZEKA DESTEKLİ YENİ BİR TARİH PARADİGMASI

1. GİRİŞ: PROBLEM, AMAÇ VE METODOLOJİ

Orhun Yazıtları, Türk tarihinin yazılı hafızasında eşsiz bir yere sahiptir. Ancak bu metinlerin bugüne kadar yapılan çözümlemeleri, hem filolojik hem de kavramsal düzlemde birtakım sınırlılıklar taşımaktadır. Vilhelm Thomsen’in 1893’te gerçekleştirdiği ilk çözümleme, döneminin oryantalist ve pozitivist çerçevesine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle, yazıtlardaki bazı kavramların anlam derinliği kaybolmuş, bazı ifadeler ise anakronik ya da dar yorumlara indirgenmiştir. Örneğin "Tanrı gibi" şeklinde çevrilen ifade, aslında Osmanlı Türkçesi’nde sıkça rastlanan "Teñri Tek" yapısına yakın olup, teolojik birliği ve kutsal meşruiyeti vurgulayan bir anlam barındırmaktadır.

Ayrıca, geleneksel alfabetik transkripsiyonlarda ses değerleri yeterince dikkate alınmamış, Orhun alfabesinde yer alan bazı karakterlerin (... gibi) Latin temelli yazı sisteminde karşılığı tam olarak verilememiştir. Bu durum, yalnızca fonetik kayıplara değil, aynı zamanda metnin bağlamsal anlam katmanlarının da silinmesine neden olmuştur.

Bu çalışma, yukarıda bahsedilen epistemolojik sınırlılıkları aşmak amacıyla, yapay zekâ destekli çok katmanlı bir okuma modeli önermektedir. Bu modelin merkezinde YTDA (Yeniden Tarihî Dil Aktarımı) sistemi yer almakta olup, Orhun metinlerini Unicode uyumlu, kavramsal sürekliliği gözeten ve tarihî bağlam içinde yeniden değerlendiren bir yöntem sunmaktadır. YTDA (Yeni Türk Dünyası Alfabesi) sistemi, "Köprü Dil" Osmanlıca’yı bağlamsal ve kavramsal bir geçiş dili olarak entegre ederek, hem anlam derinliğini artırmakta hem de İslamî kavram haritasıyla tarihsel köprüler kurmaktadır.

Bu bağlamda çalışmanın temel amacı; Orhun Yazıtları’nı klasik çözümlemelerin ötesine taşıyarak, hem dilsel hem de kültürel düzeyde yeniden yorumlamaktır. Yapay zekâ destekli bağlamsal analiz yöntemleri kullanılarak, metinlerin eksik ya da hasarlı kısımları yeniden yapılandırılmakta; kavramsal süreklilik ise Osmanlıca köprü dil aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu yaklaşım, yalnızca yeni bir çeviri yöntemi değil, aynı zamanda tarihsel yorumun ve epistemolojik çerçevenin yeniden kurulması anlamına gelmektedir.

2. ALFABE VE TRANSKRİPSİYON MODELİ

Orhun Yazıtları, Göktürk alfabesi ile yazılmış olup bu yazı sistemi, Türk dilinin bilinen en eski fonetik ve grafiksel temsil biçimini sunar. Ancak yazıtların çözümlemesinde kullanılan klasik transkripsiyon yöntemleri, özellikle 19. ve 20. yüzyıl çalışmaları göz önüne alındığında, modern okuma ve yeniden yapılandırma süreçleri için yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda, hem ses değerlerini daha doğru yansıtan hem de kavramsal sürekliliği koruyan yeni bir transkripsiyon modeline ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu çalışmada önerilen transkripsiyon modeli, üç temel düzlemde yapılandırılmıştır:

2.1. Unicode Temelli Kodlama

Çalışmada, Orhun alfabesinin karakterleri Unicode standardı kullanılarak dijital ortama aktarılmıştır. Her bir harf, ilgili Unicode karakteriyle temsil edilerek orijinal yazının dijital yeniden üretimi sağlanmıştır. Bu sayede yazıtların görsel aslına sadık kalınırken, karakterlerin elektronik ortamda tanımlanması, arama yapılabilirlik ve yapay zekâ destekli analiz gibi avantajlar elde edilmiştir.

2.2. Fonetik Duyarlılık: Fonemik Kodlama Sistemi

Göktürk harflerinin Latin harflerine aktarımı sürecinde fonetik hassasiyet gözetilmiş; özellikle klasik transkripsiyonlarda kaybolan ses değerleri yeniden inşa edilmiştir. Örneğin:

  •  ... harfi geleneksel olarak “ng” veya “ñ” olarak verilse de, burada fonetik düzlemdeki karşılığı “Ň” (nazal damaksıl) biçiminde kodlanmıştır.
  •  ... harfi “q” ya da “k” olarak çözümlense de, bu çalışmada daha doğru bir yansıma olan “Ƣ” (gırtlaksı kapayıcı ünsüz) olarak yeniden tanımlanmıştır.

Bu yaklaşım, Orhun alfabesinin ses yapısını güncel dil bilimi verileriyle uyumlu hâle getirirken, yazıtların seslendirilmesine de katkı sağlamaktadır.

2.3. Kavramsal Süreklilik İçin Osmanlıca Ara Dil Kullanımı

Transkripsiyon sürecinde yalnızca harf çevirisi değil, aynı zamanda kavram geçişleri de dikkate alınmıştır. Osmanlıca, hem Eski Türkçeyle hem de günümüz Türkçesiyle kavramsal bağlar kurabilen tarihî bir ara dil olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda:

  • Tanrı, kut, töre, il gibi eski Türkçeye özgü kavramlar; Osmanlıca’daki benzer terimlerle (Teñri, devlet, nizam, ülû’l-emr) eşleştirilmiş,
  • Anlam genişliği ya da çok katmanlılık taşıyan kelimelerde açıklayıcı karşılıklar tercih edilmiştir.

Bu yöntem, metnin yalnızca okunmasını değil, tarihî-sosyolojik anlam çerçevesinin de daha isabetli biçimde kurulmasını sağlamaktadır.

3. TARİHSEL-EPİSTEMOLOJİK BAĞLAM

3.1. Göktürklerin Siyasi ve Kozmopolit Farkındalığı

  • Yazıtlarda Çin Budizmi’ne ve erken dönem Arap merkeziyetçiliğine karşı bir direniş izlenmektedir.
  • "Török: Bilge" ifadesi, ümmetin hikmetli lideri anlamında okunabilir ve yalnızca etnik aidiyete değil, yönetimsel erdeme atıfta bulunur.

3.2. Süreklilik Paradigması ve Kavramsal Köprüler

  • Ebu Müslim’in ordusundaki etnik çeşitlilik ↔ Orhun’daki "Bodun" (halk) kavramı arasındaki paralellikler.
  • Osmanlı'daki millet sistemi ↔ Yazıtlarda geçen adalet ve meşruiyet temaları (... gibi)
  • 3. Orhun Yazıtları’nın Yeniden Okunması: Kavramsal ve Yapısal Dönüşüm
  • Orhun Yazıtları, yalnızca Eski Türkçe'nin ilk yazılı belgeleri olmakla kalmaz, aynı zamanda bir uygarlık tahayyülünün yazılı ifadesidir. Bu bağlamda, yazıtların hem içerik hem biçim açısından yeniden okunması, günümüz dijital çağında farklı bir epistemolojik yaklaşımla mümkün hâle gelmiştir. Yapay Zekâ Tabanlı Dil Aktarımı (YTDA) yöntemiyle gerçekleştirilen bu okuma, yazıtlardaki harflerin yalnızca ses değerlerini değil, anlam katmanlarını da çözümlenebilir hâle getirmeyi amaçlamaktadır.
  • 3.1. Semantik Derinlik ve Çok Katmanlılık
  • Orhun alfabesindeki her bir harfin taşıdığı anlam değeri, yalnızca fonetik değil, aynı zamanda kültürel ve sembolik düzlemlerde de incelenebilir. Örneğin 
  • ... harfi ses karşılığı olan “م” harfine tekabül ederken, Osmanlı yazı kültüründe “millet” ve “meşruiyet” kavramlarıyla bütünleşmiştir. Bu dönüşüm, harflerin sabit semboller değil, tarihselliği olan ve anlam kazanan kodlar olduğunu göstermektedir.
  • 3.2. Yapısal Dönüşüm ve Anlam Geçişkenliği
  • Bu çalışmada önerilen model, harfler ile kavramlar arasında sabit bir karşılık aramaktan ziyade, bağlamsal bir geçişkenlik tanımlar. Yazıt metinlerinin içerdiği siyasi, ahlaki ve kozmolojik anlatılar; Osmanlıca’daki siyasetnâme, nasihatnâme ve ilmihal metinleriyle karşılaştırıldığında, ortak anlam omurgaları gözlemlenebilir. YTDA modeli bu bağlamları belirleyerek harflerden kavrama, kavramlardan kültürel örüntülere doğru bir akış haritası oluşturur.
  • 3.3. Orhun Metinlerinin Sivil ve Mimari Bağlamda Okunması
  • Orhun metinleri uzun süre politik içerikli metinler olarak değerlendirilmişse de, bu çalışma onları aynı zamanda bir sivil tahayyülün mimari altyapısı olarak yeniden ele alır. Mabet, şehir, yasa ve adalet gibi temalar; yazıtlarda sıkça vurgulanan erdem kavramlarıyla iç içe geçer. Bu çerçevede, yazıtlardaki kavramlar ile Osmanlı dönemi sivil mimarisindeki yazı kuşakları, kitabeler ve tezyinat unsurları arasında anlam köprüleri kurulabilir.
  • 3.4. Görsel Kodlar ve Harf Mimarlığı
  • Yazıtlardaki harflerin biçimsel tasarımı da, bu yeniden okumanın önemli bir parçasıdır. Örneğin “ ... (O)” harfinin dairesel formu, “ulu varlık” veya “otorite” anlamlarıyla ilişkilendirildiğinde; şeklin sembolik dili ile semantik içeriği arasında paralel bir yapı kurulmuş olur. Bu bağlamda harfler, sadece ses değil, görsel bir mimari tasarım olarak da işlev görmektedir.
  • YTDA–OSMANLICA TRANSLİTERASYON TABLOSU (Genişletilmiş)

Bu yazı 2810 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum