-
Vahap ÜNALAN
Tarih: 09-02-2025 12:04:00
Güncelleme: 09-02-2025 12:18:00
Bir işadamı tanıdığımla birlikte gittik. Suriye'ye girişler kapalı olduğu için özel izinle aldık.
İnsan hakları ihlalleri nedeniyle Suriye'de savaşan hemen tüm silahlı güçleri sayfamda eleştirdim. Bu nedenle Suriye'de bulunduğum süre boyunca facebook sayfamı kilitli tuttum ve telefonumdan facebook uygulamasını sildim.
Gezi boyunca Suriye ordusundan 2 kişi güvenliğimizi sağladı. Kendilerine tekrar teşekkür ediyorum.
Suriye'nin üçte birini gezdim. 100 binden fazla bombalanmış ev ve iş yerinin fotoğraf ve videosunu çektim.
Her ne kadar Hakan Fidan ve İbrahim Kalın kadar hızlı davranmasam da, en azından Davutoğlu'ndan önce Şam Emevi Camisinde ibadetimi yaptım Güvenlik nedeniyle araç çıkışına izin verilmediği için Suriye'ye servisle geçtik.
Silahlı kuvvetlere mensup 2 kişi tarafından karşılandık. Suriye'nin yaklaşık üçte birini dolaştık. 3 gün boyunca bize rehberlik yaptılar.
2 defa PYD/PKK kontrol noktasının 20-30 metre yakınından geçtik. Yolun sol tarafı PYD sağ tarafı Suriye yönetimine aitti. Araçla gelseydim çok büyük ihtimalle farkında olmadan PYD bölgesine girerdik. Türkiye plakalı araç hiç de hoşlarına gitmeyecekti. Büyük ihtimalle, 'kendilerine bile hayrı olmayan iki salak istihbaratçı bulduklarını' düşünüp bizi tutuklarlardı.
Suriye'de tahribat beklediğimin çok üzerindeydi. Tahminen 2 milyon civarında bombalanan konut-işyeri var. 100 binden fazla bombalanmış, hasar görmüş evin fotoğraf ve videosunu çektim.
Gördüğüm kadarıyla, Esad saldırılarda fakir-zengin ayırımı yapmamış. Uçaklarla ve ağır bombardımanlarla muhalif mahalleleri, kasabaları yerle bir etmiş.
Tek bir insanın yaşamadığı, hemen tüm evlerin bombalandığı onlarca kasaba gördüm. Geceleri adeta hayalet şehirlere dönüşüyorlar. Tek bir ışık ve tek bir insan yok.
Şam'a yapılan saldırılara baktığımdaysa, sadece fakir mahallelerin yok edildiğini gördüm. Zengin mahallelerin camları bile kırılmamış, adeta tek taş bile değmemiş. Fakire kimse acımamış. Zengin ise çok yerde ayrıcalıklı kalmış.
Güvenlik nedeniyle Fırat'ın doğusuna gitmedim. Diğer yerlerde Türkiye'nin çok yüksek etkisi var. Onlarca kontrol noktasından geçtik. Arapça, "Türkleri götürüyorum" dediğinde askerler hemen yol veriyordu. Emevi Camisine giderken, yolu kısaltmak için, "Türkleri getirdim" dediğinde polis barikatı kaldırıp ters yoldan oraya gitmemizi sağladı.
Halk yeni Suriye hükümetinden umutlu. İnsanlar savaştan yorulmuş. Tüm silahlı gruplar bekleme durumunda. Hiçbir çatışma sesi duymadık. Silahlı olduğumuz halde silaha ihtiyaç duymadık.
Türkiye'nin hakim olduğu şehirlerde tahribat çok az. Yerleşimler 50 yıl önceki Güneydoğu ilçelerini andırıyor. 'Barış ve fakirlik var' olarak özetlenebilir.
ÖSO ile ilgili çok sayıda insan hakları ihlalleri ve yolsuzluk iddiaları var. İnsan kaçırma, fidye, mala çökme, rüşvet, cinayetler vs. Türkiye bu konuda hassas. Ama bir sürü farklı grup olduğu için bunları önleme konusunda yetersiz kalıyor izlenimi uyandı.
HTŞ ile ilgili kimse kötü konuşmuyor daha doğrusu konuşamıyor. Esad ve Baas zulmünü zaten anlatmaya gerek yok. Esad'a lanet okumak ortak dil haline gelmiş. PYD bölgesine gitmediğim için oradaki insan hakları ihlalleri ve diğer olumsuzluklarla ilgili doğrudan bilgi alma şansım olmadı.
Suriye'de finans sistemi henüz kurulmadı. Bankalar çalışmıyor. Kredi kartı hiç bir yerde geçmiyor. Ortada bir devlet yok. Bir kaç ay öncesine kadar başına 10 milyon dolar ödül konulmuş birinin Cumhurbaşkanı olduğu bir sistem var.
Suriye parası dışında para pek kabul edilmiyor. Bu yüzden yanınıza bol miktarda, bir çuval falan Suriye parası almanız gerekiyor. Paraları aşırı değersiz. Yemek parası için 4 deste para verdim, yermedi üstünü tamamladık. Parayı 50 SYP olarak verseydik, yemek için 160 deste para vermemiz gerekiyordu (4.500 TL).
İnternet feci şekilde kötü. Bende hem Türkiye hem de Suriye hattı olduğu halde bazen whatsapp mesajları bile 1-2 saat sonra geliyordu.
Bir markette 100'den fazla ürün vardı. Üşenmeden hepsine baktım. Türkçe yazan tek ürün yoktu. "Türk malı tek ürünün bile olmaması mümkün değil" diyerek imalatçı firmaları okudum. Büyük çoğunluğu Türkiye'de üretiliyordu ama hiç duymadığım firma ve markalardı. Ürünlerde tek kelime Türkçe yoktu. Anladığım kadarıyla bunlar Türkiye'deki Suriyelilerin şirketleriydi. Suriye'ye yılda 2 milyar dolar ihracat yapıyoruz. İhracatçılar da Suriyeli, İthalatçılar da Suriyeli.
Güvenlikten henüz bahsedilemez. Üç gün boyunca sadece bir tane Türk plakası araç ve bir tane kravatlı insan gördüm.
Suriye'de henüz hükümet kurulmadığı için üst düzey görüşmeler yapmadım. Ülkeyi yönetecek insanlar Halep ve Şam'ın dışından geldiler ve henüz yerleşmediler. Çok fazla belirsizlikler var. Nisan veya Mayıs gibi tekrar gideceğim bir aksilik olmazsa.
Türkiye dönüşümüzde; Suriye gümrüğü mesainin bittiğini söyleyerek geçişlerin kapandığını söyledi. Savaş bölgesi olduğu için sınır kapıları yan yana değil. Aralarında kilometrelerce uzunlukta tampon bölge var. Hatay Valiliğinin araması üzerine Suriyeli bir asker bizi araçla Türkiye girişine bıraktı ve ülkemize dönüş yaptık.