içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

GÜNÜMÜZ İSLAM COĞRAFYASINA ORTADOĞU EKSENİNDEN FARKLI BAKIŞ

          Üç hak dinin merkezi konumunda olan Ortadoğu ne yazık ki günümüzde ateş çemberi, sürekli fitne, kargaşa ve kaosun merkezi haline getirilmiş durumdadır. İslam Dünyası Coğrafyası açısından bu duruma kısaca göz atarsak, İslam Dünyası’nda en büyük kargaşa ve ayrışmanın çekirdeklerin atıldığı Kerbela Olayı ve Moğol istilasından bu yana yine ne yazık ki en büyük sıkıntılara günümüzde düşmüş durumdadır.

          Bu durumun özelde Müslümanların İslami bilinçten akli ve nakli kaynaklardan uzaklaşması yanında genelde de günümüzdeki uluslararası konjonktürden kaynaklandığını artık sağır sultan bile biliyor. Günümüzün materyalist Batı Dünyasının hammadde ihtiyacının had safhaya ulaşması bunda belirleyici fonksiyonu oynaması yanında Ortadoğu eksenli devletlerin henüz demokratik isteklere uygun yönetim biçimlerine ulaşmamış olmasın yanında sosyal, politik beklentilere yol açması da yadsınamaz.

          Malumunuz sosyal medyada “Arap Baharı” olarak başlayan Kuzey Afrika eksenli uyanış ateşinin fitilin yakılmasıyla adeta kısa sürede bütün Ortadoğu’yu ateş hattına çevirmesiyle kan, gözyaşı, zulüm, hıyanet adeta Müslümanların ayrılmaz gölgesi olmuştur.

          Günümüz dünyası artık küreselleşmenin getirdiği dezavantajlarla sınırları allak bullak etmekle kalmamış evlerimizin en mahrem noktalarına kadar varan bir noktaya ulaşmıştır. Binlerce uyduyla, sanal ağlarla girmediği nokta kalmamıştır. Kuzey Afrika’daki bir beriberinin elindeki akıllı telefonla Doğu Anadolu’nun yaylalarındaki bir çobanın irtibat kurması bile imkân dâhilindedir.

          Gazze’de düşen bir bombanın tozunu ve sesini Suudi Arabistan’ın Hadramut Çölündeki bedevin izlemesi çok zor değildir. Bütün bunlar emperyalist emeller peşinde olanların ekmeğine de yağ sürmekle kalmamış ABD’deki 11 Eylül sürecinden sonra adeta hınç alırcasına bütün Müslümanların hedef gösterilmesi ve anarşist ilan edilmesi, bu bunalım ortamının güçlendirilmesini sağlamış, sıcak çatışma bölgelerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Libya-Mısır-Yemen-Filistin-İsrail-Suriye-Irak örneklerinde olduğu gibi bu sıcak çatışma bölgeleri oluşturmuş, dünya silah tüccarı ve üreticilerin silahlarını deneme poligonu haline gelmiştir. Bugünkü Ortadoğu’yu kaosa sürükleyen bu dış dinamiklerle beraber asıl sorun Ortadoğu’da konumlanan kukla yönetimlerin halkın isteklerinden uzak kalmaları önemli bir mahiyete sahip olmuştur. Sanal medya bağlamında bu yönetimlere karşı uyanan Ortadoğu halkları özgürlük mücadelesine girişeyim derken eksen kaymasına neden olmuşlardır.

          Yukarıda ana hatlarıyla çizilen bu kaotik ortamın şekillenmesinde ve İslam Coğrafyası üzerine çöken bu marazi bulutların dağıtılmasında kanımca bu bölge halklarının yeniden özüne dönmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.

          Kısaca yeniden Asr-ı Saadet iklimin yaşanması için Ortadoğu eksenli bu mekânda özetle aşağıda sıraladığımız olmazsa olmazlara riayet edilmesi hayati önem taşımaktadır.

     -Ortadoğu coğrafyası için bir arada yaşamanın formülünün öncelikle bu bölgedeki halkların kendi medeniyetini tanımasıyla mümkün olabileceğinin görülmesi,

    - Nakli ve akli delillerin ışığında topyekûn diriliş meşalesini tutuşturmaları,

    - Her türlü ayrılığa yol açacak mazideki sorunlardan uzaklaşıp atideki ortak payda da birleşmenin zeminin teşkil edilmesi,

     -Ekonomik, kültürel, askeri ve siyasal birliktelik için güçlü teşkilatların kurulması, ülkelerin ortak paydada buluşması,

     -Yeraltı ve yerüstü kaynaklarına kendilerinin hâkim olması, milli ve güçlü ekonomilerini kurmaları,

    - Tarihi ve sosyolojik konjonktürde İslam kültürü gibi evrensellik boyutu bulunan bir geleneğin ışığıyla bir hoşgörü anlayışı çerçevesinde mevcut sorunların çözümüne gidilmesi,

-Üç hak dinin merkezi konumunda bulunan bu coğrafyanın ortak paydada buluşması için ortak noktaların göz önüne alınması,

     -Bilgi kirliğinden arınıp, İslami bilgi entegrasyonun yazılı ve görsel (sanal vs.) boyutta paylaşılması,

     -Kur’an, sünneti ve istişare yöntemini temel alan ilmi ve akademik çalışmaların halkın bilincine kadar indirgenmesi, nebevi kültürün yaygınlaştırılması,

    -Özetle her bireyin gönlünde öldürmeyi değil yaşatmayı temel alan Allah korkusunun yerleştirilmesi için herkes üzerine düşeni yapması,

       Yeniden, Fırat ve Dicle’nin kan akan değil ilim akan, Mekke ve Medine’nin bütün Müslümanların gözbebeği “Barışın Başkenti”, Kudüs’ün tıpkı Hz. Ömer döneminde olduğu gibi adaletin merkezi haline gelmesini sağlayacaktır. Yeter ki biz buna inanalım, çalışalım tevfik Allah’tandır.

 

Tarık TORUN

Bu yazı 596 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum