-
Servet HOCAOĞULLARI
Tarih: 09-04-2025 11:00:00
Güncelleme: 09-04-2025 11:00:00
"KAPALI DEVRE" TEŞKİLAT RAPORU
Türk Siyasetinde "Teşkilat" Kültürü
- AK Parti Teşkilatında "Cheeck up" sonuçları-
- 23 Yaş kaç anlama gelir?-
AK Parti 23 yıldır iktidarda. Demek ki; Kuruluşunda bulunan her bir kişinin ömrünün son 23 yılı iktidara eşlik etmiş. 20 yaşında bir genç ise; şimdi 43 yaşında. 30 yaş ise; şimdi 53 yaşında...
Gelin bu "23 yıl"ın TEŞKİLAT analizi için önemini birlikte deşifre edelim.
*** 1) TEŞKİLAT BİR "KARİYER" SÜRECİDİR.
Düşünün koca bir 23 yıl. İnsan ömründe; eğitimini tamamlar; askerliğini yapar; Meslek edinir, evlenir ve çoluk çocuğa karışır... Dönüp geriye baktığında statü-ekonomik güç-itibar gibi duygusal-sosyal tatmin karnesine bakar....
Parti teşkilatları da bir "ÖMRÜN DEFTERİ" tercihidir ve teşkilatlarda görev alanlar da 23 yıl boyunca; nişan-düğün-askerlik-iş sahibi, çocuk sahibi olmak... heyecanı gibi: Mahalle temsilcisi; Meclis üyeliği, Başkanlık; Milletvekili gibi... heyecanların peşinde olurlar. Fakat partilerin şöyle bir handikapı var: Tatmin edecek "görevler/statüler/imkanlar/koltuklar" kontenjanı teşkilat üyeleri-yapısı içinde en fazla %10 kapasitededir. Bu %10'a girmek için parti içi mücadele hikayesinin özü şudur: "Hırs dostluğu teper!... Başarı için ince ayar siyasetin doğası gereğidir!...".
Geriye kalan %90 ise partiye emeğin karşılığını "Kariyer" olarak alamamaktadır. Bu partiler için çok büyük bir "Talep tortusu/basıncı" demektir. Bu basınç şu yöntemle aşılmaya çalışılmaktadır: "Resmi işlerde aracılık" referansı olmak: Yani resmi kurumlarda işlerin hızlanması, öncelenmesi, İHALE-ATAMA-RANT süreçlerinde pay almak, "Bir telefonla çözülebilir!..." kampanyasını sürdürmek... Yani "İşlerini yürütmek" amaçlı partilerde aktifleşmek....
Şİmdi düşünün; %10 içinde olmak noktasında 23 yıldır mücadele içnde olan bir örgüt var karşınızda; ve işlerini yürütmek noktasında "Partiye yıllarımı verdim!..." diyen bir 23 yıllık sosyoloji var!... Yönetilmesi ve kontrol edilmesi ne kadar zor bir sosyolojik akış-basınç; değil mi?
İşte CB Erdoğan'ın da bu zoru başarması şu yöntemle olmuştur: %10 kısmını "Vardiya usulü" yöntemiyle "aynı kadro-dönemsel görevler" taktiğiyle kontrolünde tutmuştur. %90 sosyolojiyi de "Oy ver; işlerin yürüsün!..." koordinasyonu noktasındaki performansıyla işin altından kalkabilmiştir. Ancak bu o kadar yorucu bir süreç ki bu; politik kondisyon ister!
CB Erdoğan bu kondisyonu şu sade yöntemle sağlıyor: "Tek Karar! Partide İstikrar!...". Yani bu kondisyonu asla ekibiyle paylaşmıyor; ekibinin kariyerini sistematiğe bağlıyor. O nedenle "Kariyer diploması" tek imzalıdır: CB Erdoğan.
CB Erdoğan "Metal yorgunluk-Parti Ticarethane değil!..." derken; 23 yıldır yönetmek zorunda olduğu bu kariyerci ve aracı kitleye "Aile içi tavsiye"de bulunuyor. Değilse; Erdoğan şu tecrübeye sahip: "Kariyeri yarım kalmış her teşkilat üyesi; Potansiyel taşıyıcıdır!...Dedikodu karakutusudur.
*** 2) TEŞKİLAT BİR "SEÇMEN" SÜRECİDİR.
Seçmen de AK Parti iktidarı açısından 23 yaşında!... Seçmen ise iki talebinde sorun-aksaklık olmadıkça; Oyunu partide sabitler. İktidar-Muhalefet fark etmez.
Birincisi; Partinin "aracılık hizmetleri" vermesidir. Resmi kurumlarda işin hızlanması; İmar-Ruhsat-Rant süreçlerinde kolaylaştırma... gibi.
İkincisi de hayat standardı. Yani ekonomik iyileşme. Yalnız bu iyileşmede "Çocuklarına iş verme" dahildir...
Biz buna POPÜLİZM diyebiliriz. Zaten partilerin de seçmenin de siyasetten anladığı budur. Bu zihniyeti AK Parti bile dönüştürememiştir; Ancak AK Parti popülizmi KURUMSALLAŞTIRMIŞ bir örgütlenme modeli geliştirmiştir.
Yalnız partilerin bu alanda şöyle bir handikapı var: İktidar nimetlerinden yararlana bilen seçmen sayısı en iyi dönemlerde %25'i aşmaz. Geride kalan %75 ise sürekli bir "Gergin şikayetçi" konumdadır. Mobilize olmaya teşnedir. İktidar bu kitleyi "Ev kampanyası", "Ucuz kredi", "Maaşlara zam," Kadroya geçirme" gibi popülizm damarlarından verdiği "ekonomi oksijeni" ile elde tutar. Bu sürekli ekonomiye yük getirse de; Toplumun şantajı sonuç almaktadır.
CB Erdoğan'ın "Yapmak; Vatana ihanettir! Siyasi hayatıma mal olsa bile yapmam!..." dediği; ancak kritik seçimlerde toplumun şantajlarını yumuşatmak adına "Yapmam!" dediği halde yaptığı bir çok şey vardır: Memurların sayısını azaltma yerine artırma; Faiz düşürme deyip artırma, EYT olmaz deyip oldurma, Kadro vermem deyip milyonlara kadro verme...... en şöhretli popülizm karnesinden örneklerdendir...
Düşünün; Seçmen, Tamı tamına 23 yıldır; Erdoğan'a popülizmin dibini gösteriyor! Ne kadar zordur; bu süreci yönetmek değil mi?!... Yalnız Erdoğan bunu da aşmış, rutine bağlamıştır: "Muhalefeti içeride bölmek" ve kendi seçmenine "Bunlar gelirse; Kayıplarını bir düşün!..." telkinidir. İkisi de saat gibi çalışmaktadır; Hem de cepte "köstekli" saat gibi!...
*** 3) TEŞKİLAT "ÇOCUKLARA İŞ-AŞ" DEMEKTİR.
Partilerin en çok tutuna bilme/tarih sahnesinde kalabilme sermayesi budur. Yıllarını teşkilata vermiş ve %10 içinde kalmış örgütün kendi ailesini-akrabasını-eşini-dostunu önceleme becerisidir. Türk siyaset gerçekten bir "SOYADI" siyasetidir. Erdoğan soyadının marifet atlasına 23 yıldır herkes tanık. Bu "SOYADI SİYASETİ" ilk sarsıntıyı FETÖ operasyonunda gördü. Çünkü teşkilatın her soyadından birine FETÖ kapak atmış; istinassız her AK Parti üst yönetimindeki aileden mutlaka bir ferdini kendine ve işlerine bulaştırmıştı.
CB Erdoğan'ın hayatının en büyük sınavı kendi Soyadını koruma süreci oldu ve "Son gülen" kendisi oldu! Fakat kendi soyadını yücelten ekibinin üçte ikisi ondan koptu ve muhalif partiler, STK'lar kurdular! Fakat kurudular! Çünkü hepsini sulayan Erdoğan'dı...
İşte 2017'den beri Erdoğan'ın kontrolünden çıkan "23 yıl" bu bağlamdaki sosyolojidir. Çünkü "Çocuklarına iş ve aş vermek" noktasında; Toplumun gözü önünde bir sosyal tabaka oluştu; bir elit-seçkinci örgüt üst yapısı kemikleşerek görünür oldu. Bu alanda çocuklarına artık iş-aş bulmakta zorlanan seçmenin en az %50'si artık popülizmi bıraktı! İktidara "demokratik şantaj" yapıyor artık. 31 Mart yerel yönetim "Şantaj değil bu! Muhalefete Montaj!" duruşunu da sert cevap olmak vermesi bundan.
Fakat CB Erdoğan bunun da formülünü bulduğunu; genişletilmiş İl başkanları toplantısında verdi: "Herkes rahat olsun! İmamoğlu-CHP gerçekten yolsuzluk yaptı! Dosyala hergün dolup taşacak!... CHP rakibimiz olmaktan düştü!... Yalnız halka gidin!...".
İşte "Halka gidin!..." dediği; 2017'den beri CB Erdoğan'ın kontrol edemediği bu üçüncü "23 yıl" sosyolojisi. Çünkü 2017'den beri İKNA edilemiyor!
Değilse; Erdoğan ile birlikte 23 yıldır Milletvekili-Bakan-Danışman-İl Başkanı makamlarını vardiya usulü dolduran bir üst yapı var. Bazıları "Erdoğan'ın etrafını kuşattılar; Kale var! aşılamıyor!" diyorlar; Oysa yanılıyorlar; Erdoğan açık alanda mücadele eden biri ve hepsini Kale'de bırakarak sefere çıkan biri!... Neden? Çünkü seçmen kitlesinin ezici bir çoğunluğu, beklentileri karşılanır diye; kale kapısında yığılı!...
AK Partinin 23 yılda; ne kabinesinde, ne teşkilatında, ne yerelinde ne genelinde; hatta medyasında ve STK'sın da mevcut kadro hem değişmemiştir; hem de yeni bir ismin girmesine izin verilmemiştir. Medya ekranlarında veya yönetiminde hep aynı isimleri görmek bu nedenle sürpriz değildir. Hatta "%60 değişim geleneği aslında sadece yer değiştirmedeki yüzdeliktir. AK Partiyi Erdoğan'a bağlı tek vücut yapan da budur aslında.
Fakat biz son sözümüzü tekrarlayalım/söyleyelim; Hangi 23 yıl olursa olsun; İnsan ölümlüdür ve yılların sosyolojisi yerini yeni sosyolojilere bırakır... AK Partide bırakıyor. Normali de bu.
Türkiye'de "Yeni sosyoloji" var ve kendi 23 yılını inşa etmeye başladı! 2023 yılında başladı! Biz buna "2023 Kuşağı" diyoruz. Bakmayın siz daha iki yaşına yeni girdi! bu sosyoloji Fakat CB Erdoğan'ın Türkiye'yi getirdiği noktadan alarak kendi sosyolojisinde yürüyor!...
Unutmayın; Bir sosyoloji görünür olduğunda; biz ona siyasallaşma diyoruz!... Fakat 2023 Kuşağı henüz "Etkin ve Sivil" bir sosyoloji... Henüz siyasallaşmadı. Erdoğan hayatta iken siyasallaşmaz!... Çünkü Erdoğan sonrasının sosyolojisidir.
ÜÇ TÜRKİYE
Bir "İktidar Rehini" olarak Toplum
Veya Politikasız Yaşayamamak!
"Bu100denTürkiye" ismiyle bir çalışma içindeyiz. Onlarca ilde yıllardır sahadayız. "Kırık Ayna"ya baktığımızda yüzümüzün parçalı görülmesi gibi; Toplumun da yüzü parçalı görülüyor. Çünkü politik aynaya bakıyoruz. Oysa politik ayna artık "Kırık Ayna" etkisinde. Politika birleştiremez; Çünkü parçalandı politika.
Toplum; Sosyal Medyada /Dijitelde toplum; Partilerle kendini ifade eden Toplum ve Günlük/Doğal hayat içinde Toplum olarak üçe bölünmüş durumda. Hatta kendimi dışarıda tutmadan söylüyorum: Üç ayrı yönümüz/yüzümüz var hayatta ve bir türlü bütünleyemiyoruz. Çünkü baktığımız her ayna kırık!...
Kuşkusuz uzun süre kırık aynaya bakan ve buna alışan insan; kendi yüzünün de aynada gördüğü şekilde olduğunu düşünmeye ve kabullenmeye başlıyor. Hatta zamanla "Üç kişilik" şeklinde bir "bölünmüş kişilik" üzere hayat sürüyor: Gerçek hayatta başka; sosyal medya/dijitalde bir başka; Partiler üzerinden ise bam başka bir kişilik sergiler haldeyiz....
Dolayısıyla "ÜÇ TÜRKİYE" var karşımızda. Üstelik bir birini inkar eden, bir birini kurban verme gayretinde olan ve hatta bir birini rehin almaya çalışan üç ayrı Türkiye var!...
Şahsim gözlemim odur ki; artık toplum; günlük hayatta-gerçek hayatta/günlük hayatında olduğu gerçekliği unuttu! Hatta bilerek unutarak hareket etmeyi daha çok önemser hale geldi. Çünkü sosyal medyadaki/dijital mecralardaki imkanlar/fırsatlar ile Partiler üzerinden elde edilen imkanlar-fırsatlar daha cazip/zevkli/şansı deneme becerisi yüksek kabul edildi. Sonuç: Çoklu kişilik; Bölünmüş sosyoloji ve tabi "Karşıtlanmış hayatlar" haritası...
Fakat zamanla bir şeyi daha fark ettim: Aslında "Kırık Ayna" sadece bir sosyo-psikolojik durumumuz değil; artık bir endüstri var ortada. Bir fırsatlar sirki kurulmuş. Hatta artık "Profesyoneller" diyeceğimiz bir meslek alanı olmuş ve herkes talip!
Bu "Profesyonellik" öyle bir moda-trend halinde ki; artık bireyler "Profesyonel" olabildikleri kadar muhatap alındıklarını/imkan elde edeceklerini düşünüyorlar. Hatta artık politikacılar, akademisyenler, sanatçılar, eğitimciler, İlahiyatçılar ve tabi politik bir rol olarak seçmenler "Profesyonellik dersleri" verir veya alır oldular. Toplum kendine benzer Profesyonellerle "çevre", "cemaat" oluşturuyor....
Bu arada "Atatürkçülük", "İslamcılık", "Türkçülük", "Dincilik", "Ateistcilik"... gibi tüm etiket kullanmaların pratiklerine baktığımızda; kapağı Profesyonelliğe atabilmişlerin tutunmak için "Kariyer Taxi" olarak kullandıklarını tespit ediyoruz. Ve tabi çok ama çok büyük bir "Maskeli balo"ya evrildi toplum!...
Bu ÜÇ TÜRKİYE ve bölünmüş sosyoloji içinden bizi iktidarın çıkaracağını sanmak gibi bir de büyük bir politize olmuş efsane var!... Oysa; İktidar dediğin şey ( Muhalefeti ile birlikte) bir PROFESYONELLER LİGİ'dir.
Toplum artık Profesyonel görmediği hiç bir şeye itibar etmiyor ve hiç bir kişiyi incelemiyor!... Hatta Profesyonelliğin ilk belirtisi olan "Kullan!" parolasını "Besmele" işlevinde etkinleştiriyor...
Topluma yeni katılan çocuklar mı? Onlar Profesyonel bir topluma doğuyor!... Büyüdükçe şunu fark edecekler: Toplum Profesyonel olmayan her şeyi "Beceriksizlik" olarak görüyor ve Profesyonellikten sakınan her bireyi de "Faydasız kişilik" olarak etiketliyor. Kuşkusuz aileler de çocuklarına Profesyonellik ganimetinden elde ettiklerinden verdikleri oranda şunu düşünüyorlar: Her doğan çocuk "Profesyonellik varisi" olarak var!...
"Bu100denTürkiye" çalışmamızda o kadar çok Profesyonelle karşılaştık ki; her biri ayrı bir analiz konusu. Fakat parmakla sayılı olsa da; Profesyonelliğe kendini kaptırmamış bireylerle de karşılaştık. Onlara sorduk: size nasıl hitap edilmesini istiyorsunuz?" diye. Cevapları hepsinde aynıydı: " Etkin ve Sivil".
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Ak Parti İzmir'i Neden Alamıyor?
- SEÇMENİN GÖZLERİ NE ZAMAN DOLAR!...
- Büyük Tuzak
- Bölgesel Güçler Dönemi
- ÇAĞRIMIZI YAPIYORUZ:
- BOYKOT BİR "İKNA" KRİZİ Mİ?
- Partileri "Örgüt" gibi konuşturtan kim?
- Bölgesel Güçler Dönemi
- "ALIŞKANLIK" İKTİDARI
- SANDIK NEDEN CB SEÇİMİ İÇİN İSTENİYOR!
- CHP HUKUKA "FRANSIZ" KALACAK MI?
- CHP "POLİTİK CENAZE TÖRENİ" DÜZENLEDİ
FACEBOOK YORUM
Yorum