içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

"ALIŞKANLIK" İKTİDARI
"İttifak" içinde "Cumhur" var mı?
İktidar ne zaman gider?
- Yatağını bulamayan Muhalefet -
Bugün Özgür Özel'in basın toplantısını izledim. Muhalif olan her seçmene saç-baş yoldurur cinstendi. Profil inanılmaz düşük ve adeta "Muhalefetin yalancı tanığı" gibiydi. Oysa Türkiye'de CHP ve muhalif partilerden çok daha güçlü, etkin ve plan yapan bir "Yeni sosyoloji muhalefeti" var ve Erdoğan bu asıl rakibi olan muhalefet sosyolojisine karşı tedbirlerin peşinde. Gelin beraber Erdoğan'ın kendine rakip gördüğü bu "Yeni sosyolojide halk muhalefeti"ni nasıl okuduğunu ve tedbir aldığını deşifre edelim.
*** 1) Erdoğan "Muhalefetinizi, benden vazgeçince; yapın!..." stratejisi uyguluyor.
Bu şu demek: Erdoğan muhalif hararetini (Kaynayan kazana su katmak gibi) kendi şahsı dışındaki bütün unsurları gerektiğinde muhalefete "adak" olarak verebiliyor. Buna belediye, meclis, teşkilat dahil. Yani daha açık ifade edeyim: Halkın muhalefet enerjisini kendi şahsı dışında bütün diğer seçeneklerde, yatakta akıtabiliyor/sakinleştirebiliyor. O nedenle kararı kendi şahsında odaklandırıyor. Doğal olarak Erdoğan halkın hafızasına şunu yerleştirdi: Beni rakiplerimle "Şahıs" olarak kıyasla! Benden vazgeçmeden önce; kime/şahsa karar verdiğini netleştir!... Ben gitmeye hazırım!.". 23 yıldır iktidarda kalma sebebinin orjinli budur. Halk birey/şahıs olarak Erdoğan ile kıyasladığında; henüz karar verdiği bir kişi bulmadı/bulamadı. İmamoğlu "beklenen" değil; aksine "bulamama kaldıracı" olarak tüketiliyor. Bu durum için "Tek Adam" veya "Halkın kişiye mahkum sosyolojisi" yaftası vurulamaz; aksine burada yaşanan şudur: "Halk "Lider değil siyasi programa bakarım!" kültürünü bir türlü benimseyemiyor.
*** 2) Erdoğan "İttifaksız" çalışmaz!
Erdoğan 23 yıldır "İttifak" stratejisini hiç elden bırakmadı. İstinasız tüm seçimlerde "Devlet ile İttifak halindeyim!" dilini kullandı ve belediyede, vekilde ona oy vermeyen seçmenlerin bile oyunu aldı. Cumhur İttifakı söz konusu bu ittifakın açıktan ilanından ibaret.
Erdoğan muhalif partilerin her türlü eylemini "Devlete hasar veren süreçler" olarak algılatmayı-göstermeyi becerdi. Muhalif partilerin zaten buna teşne/malzeme olacak çok özelliği hep var oldu. Muhalefetteki partilerin "Devlete-Kamuya" zarar vermeden; başı-sonu demokratik tamamlanan bir eylem-süreç oluşturamama beceriksizliği; Erdoğan'ın adeta politik konforu oldu.
*** 3) Erdoğan "İtiraz gelmedikçe; uzayan sözleşme" yönetimi kullandı.
Erdoğan'ı yasal ve sandık ile iktidarda tutan asıl stratejisi bu. Tıpkı "Taraflardan biri fesih etmedikçe; sözleşme yıl sonu yenilenmiş kabul edilir!" maddesi gibi; halk ile iletişiminde bu maddeyi politik anlaşma içeriğinde örgütleye bilme becerisidir. Bu maddede iki cümle var: "Ekonomide standart; dindarlıkta özgürlük".
Erdoğan'ın "CHP iktidarında ikisini de kaybedersin!" telkini hep tutmuştur. CHP'nin de bu iki konuda "Olağan şüpheli" olmaktan çıkamayışı, Erdoğan'ı kendisine mecbur bırakan bir kadraj oluşturmuştur. Erdoğan her seçimde "taraflardan biri sözleşmeyi fes etmedikçe; sözleşme yenilenmiş sayılır!" maddesinden beslenmiştir. Peki halk neden sözleşmeyi tek taraflı fesh etmiyor? Bunun nedeni çok net: Alışkanlık
*** 4) Erdoğan 2017'den beri oy kaybını unutturuyor!
Erdoğan'ın her defasında sonuç aldığı bir iletişim taktiği var: Mesajları unutturmak! Operasyonları zamana yayarak odaklıktan çıkarmak. Erdoğan halkın kendisine yönelttiği eleştirileri halktan daha fazla dillendirmek gibi bir "enformatik ters rüzgar" estiriyor. O nedenle prontor konuşmalarının çoğu "ana muhalefet" gibi bir dile sahip. Erdoğan "Farkındayım! Ayrılma!" telkini yapıyor.
Fakat halk yoruldu. Çok yoruldu. Ancak bu yorgunluğu "kitlenme/çareszilik/alternatifsizlik" durumuna sokan bizzat muhalefet partileri. Çünkü halk "Ekonomi ve Dindarlık" konusunda "seçeneksiz" kalmak istemiyor; Fakat muhalefetin tuhaf-bilinçsiz bir propagandası hiç bitmiyor: "Ekonomi de Din de Erdoğan iktidarında bozuldu!...". Oysa bu propaganda sadece Erdoğan'ın ömrünü uzatır!...
*** 5) Erdoğan kendisiyle yarışıyor; Halkı seyirci yapıyor!
Belki de Erdoğan dönemini kapatacak en riskli strateji bu: Erdoğan'ın kendisiyle yarışma ısrarı ve halkı seyirci pozisyonunda tutması. Ne de olsa 23 yıl!... Bu tarz öz güven getirebilir. Oysa halkın bir zaafı var: Tuttuğu takımın seyircisi olmayı sever; Fakat "Mecbursun!..." havası onu gerer. Arayışa girer. Özellikle Erdoğan rüzgarıyla gemisini yürüten bir kitlenin halka "Mecbursun!" mobingi yaptığı çok açık. Zaten halk da belediye başkanlarını ve vekillerini cezalandırmayı tercih ediyor. Ve Erdoğan'dan kendisinden sonraki şartları örgütlemesini bekliyor. Ve çok açık mesajı var halkın: " Yeni lider bakınmıyorum; fakat yeni bir yol haritasını özledim!...".
Unutmayalım: Hiç bir "yeni yol haritası" aldığı mesafeyi suçlayarak ne "yeni" olabilir ne de mesafe alabilir!...
AK Partinin 23 yılını toptan "Karanlık" gösterenin bu ülkede politik geleceği olmaz; hatta bunu yapanın "Karanlık iş birlikleri" var yaftası yer!..
Kuşkusuz; CB Erdoğan artık şunun farkında; Katedilmiş mesafenin ödülünü hep aldı; eski yolu tekrar ederek; eski yoldan söz açmakta ısrar ederek, yücelterek artık halkını İKNA edemez? Neden?
Çok basit bir nedeni var. Alışkanlık
 
2 kişi, Oval Ofis ve yazı görseli olabilir
 
Tüm ifadel5
Erdoğan'ın Günahları ve Keçileri
- Erdoğan'ın arınma seansları -
-KRİMİNAL RAPOR-UZMANA YAZILMIŞTIR-
Parklarda hatıra fotoğrafı çekmek amaçlı; Kafa kısmı boş olan; kalan kısmı sabit dekorlar/panolar vardır. Siz fotoğraftaki "Kafa" kısmına takılmayın. Dekora odaklanın. "Sicili bozuk" portrelerden çok "Erdoğan'ın Turpları" diye bileceğimiz süreçleri gelin beraber deşifre edelim.
*** 1) Erdoğan ile yolları ayrılmış olanların: "Biz kaliteli kuruculardık; harcandık; yerimize çapı düşük; yalakalar geldi!" safsatası.
Erdoğan'ın yönetme biçiminde iki tarz var ki; millete kene gibi yapışmış ve Erdoğan sırtından sömürü ağını yaymış tipolojiler türemiştir; Ve bunun sorumlusu bizzat Erdoğan'dır. Peki, bu iki tarz nedir ki; Erdoğan en geç beş yılda bir birlikte çalıştığı ekip tarafından tuzaklanmıştır.
Birinci tarz; Erdoğan yıllarca "Kurucu" listesinde olanları makamdan makama gezdirmiş; yeni tek bir isme yer vermeden; kurucu isimlere önce kentleri ardından bakanlıkları zimmetlemiştir. Erdoğan'a yönelik hiç bir operasyon yoktur ki; bizzat bu operasyonun içinde kuruculardan isimler olmasın!.
İkinci tarz; Erdoğan önüne hangi belge-bilgi-görüntü konursa konsun; kurucu listesinde olan tek bir kişiyi yargıya teslim etmeden; kendisine bağımlı-edilgen kişi kılarak; gözden uzak olsa da; beslemeye devam etmiştir.
Erdoğan'ın FETÖ sürecinde yediği bütün operasyonlarda bu iki tarzla kolladığı "Parti içi" isimler bilerek aktif rol almışlardır ve FETÖ ile uyumlu pozisyon almışlardır.
"Erdoğan iyidir; etrafı problemli" algısı-savunusu eksik-yanıltıcı bir gözlemdir. Gerçeği görmeyi erteler. Gerçek şudur: Erdoğan milletin verdiği gücü onu istismar edecek tipolojilere, geç fark edecek şekilde, vermenin siyasi sorumluluğunu taşımaktadır; Bu tipolojileri oyun dışı bırakmakta gecikmiştir. Bu gecikmeyi "pasif tipolojiler"le zamana yayması ikinci bir hatayı getirmiştir: Halkın sosyolojisinden uzaklaşmak....
*** 2) "Erdoğan kendisine yapılan haksızlıkları şimdi başkasına reva görüyor!" yalanı.
Erdoğan siyasi hayatında iki kritik zaaf göstermiştir: Bu iki zaaf sadece rakiplerini elememiş; bir de parti içinde yeni ve sinsi rakipler türetmiştir.
Birinci zaaf; Devlet içinde olan profesyonellerin etki-operasyon alanını "esnek kabul" ile karşılamıştır. Örneğin 28 Şubat sürecinin zalim-hain kadrosuna yönelik operasyonu "esnek kabul" ile desteklerken; 15 Temmuz operasyonunu yapacak ekibin örgütlenme kuluçkasını fark edememiştir.
İkinci zaaf: Devlete-Kamuya zarar verenlere yönelik sert müdahaleyi teşvik ederken; Muhalefet partilerin içine toplumu ifsad edecek örgütlerin hızla yuvalanmasına zaafiyet koridoru açtığını geç fark etmiştir.
"Erdoğan yargıyı siyasallaştırdı; Yargı sopasını kullanıyor!" tespiti hem eksik hem yanıltıcıdır. Gerçekçi olan durum şudur: Yargı-Bürokrasi-Askeri-Medya alanlarında eskiden beri aktif olan "Profesyoneller" küllerinden doğmakta; Erdoğan'ın rakiplerini yavaşlatırken; Erdoğan'ın küresel gündemlere odaklı olmaktan kaynaklı; Profesyonellerin aktifleşmesini görmezlikten bilerek gelmesidir.
*** 3) "Erdoğan bir azınlığı zengin yaptı; onları kolluyor; 3 Y hedeflerinden saptı!" kara propagandasıdır.
Erdoğan kendini hatırladı hatırlayalı; şunu bilir: Siyaset bir finans örgütlenmesidir ve iktidarlar üretebildikleri zenginler kadar ömürlenir. Erdoğan'ın bu bilinci iki açıdan suistimal edilmiştir.
Birincisi; Erdoğan Ulusalcılığını tamamlayamamış ülkede; "ulusalcı burjuva"anın köklerinin, suflörünün mutlak batı olduğunu bilmesinden kaynaklı: "Muhafazakar Anadolu burjuvası" planı işletti.Mesafe de aldı. Ancak bu yeni muhafazakar burjuvanın "üretmek" yerine "Kamu finansı"na asılacağını öngöremedi/görmezden geldi. Dolayısıyla "Zenginliği topluma yayma"anın önünde bu yeni burjuvanın engel olacağını kestiremedi. Aksine "ulusalcı burjuva"ya eklemlendi bu kesim ve Erdoğan sonrasında da iktidarla yoluna devam edecek.
İkincisi; Erdoğan "seçimi kazanmanın altın kuralı: Popülizm" stratejisini hiç elden bırakmadı. Fakat popülizmin yatağı olan halkın iktidardan daha fazla popülist olduğunu hesaba katamadı/veya bilerek gelmesine izin verdi. "Memur sayısını azaltmak", "EYT çıkartmamak!", "Faiz-Merkez bankası özerkliğine izin", "Bakanlıkların sayısını azaltmak", "Üretmeyene ağır vergi" gibi istikrarın temel taşların hepsini bizzat halkın baskısı sebebiyle uygulamayı erteledi; aksine yol verdi.
"Erdoğan tek adam oldu! Bir adama karşı toplum!" gibi yaftalamalar sadece "tatmin seansı" olur. Oysa gerçek başkadır. Gerçek durum şudur. Halkın popülizmi ile iktidarın süreğenliği çiftleştirilmektedir. O nedenle "Ciddi" konuların hepsini bizzat "Devlet ve aklı" devralmıştır. Bu şu demektir:
"Erdoğan vefat ederse; siyaseti nerede örgütleyeceksiniz; Erdoğan sonrası için hangi hazırlık içindesiniz?!" sorusuna odaklanmamış, hazır olmayan ve hatta bu sorudan rahatsız olan geniş bir kitle var; Üstelik bu kitle Erdoğan'ı iktidarda tutan bir kitledir.
Bu şu demektir: Siyaset sınırı Erdoğan kalmış kitle için "sınır ötesi" aslında başa dönmekten ibarettir. Bu 360 derece eğimli siyasetten sadece Erdoğan'ı sorumlu tutmak; sadece tutarsızlık değildir; aynı zamanda "tutunamama sosyolojisi"dir.
Tarih bizi uyarır: Başkasının başarısızlığı senin karnen değildir! Başı ve sonu olana da "başarı" dense de ortada bir yürüyüş gerektiren ufuk kalmamış demektir.
Her beşer gibi Erdoğan da ölümlüdür. Ancak Erdoğanın son nefesiyle beraber ölecek bir hikaye-sosyoloji varsa; İnanın yıllarca Erdoğan adını kendine rüzgar yapmış; yelkenini şişirmiş; gemisini yürütmüş geniş bir kesimi "Normalleşme hasreti" diye CHP ile mutlak entegrasyon içinde bulacağız. O da zaten bu topraklarda sürpriz değil!...
1 kişi, haber odası ve şunu diyen bir yazı 'SZC CANLI CaCA /@sozcutelevizyonu SON DURUM SON DURUM SON DURUM SON DURUM SONDURUM DURUM SON BAŞKENT AKP KURUCUSU AKP'NİN GELDİĞİ YERİ NASIL DEĞERLENDİRİYOR? KULİSLERİ ÇELİK: İMAMOĞLU'NUN İMAMO DİPL LOMASININ İPTAL EDİLMESİ EDİL KABUL EDİLEBİLİR ŞEY DEĞİL /@sozcutelevizyonu @szctelevizyonu /@sozcutelevizyonu /@sozcutelevizyonu' görseli olabilir
 
 
 
Tüm ifadeler:
23
 

 

 

 

 
25
 

 

Erdoğan
Bu yazı 292 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum