-
Servet HOCAOĞULLARI
Tarih: 20-04-2025 10:08:00
Güncelleme: 20-04-2025 10:12:00
Ak Parti İzmir'i Neden Alamıyor?
FOTORĞRAFI ÇEKEN KİM?
İzmir Siyasetinde Hizmette "Yenilikçi" Dönem
"Muhalefet Zekası" ve "İktidar Özgüveni" Kanatlanıyor
- Bir Fotoğraftan Fazlası -
Demokrasi "tercih zenginliği" ve "Alternatif Çözümlemeler" enerjisidir. O nedenle "Muhalefet" ve "İktidar" iki ayrı varoluşsal parkurlar değildir; yani "siyah-beyaz" kategorileri değildir. Bazı çevreler Muhalefet-İktidar tarifini "İyi-Kötü" içeriğinde karşıtlamak istese de; bu "niyetsiz operasyon"lar hem insan hem toplum gerçeğine uymaz.
Fakat müzakereye değer bir süreç var: Sosyolojik münazara!
Ne demek şimdi; sosyolojik münazara? Örneğin; "İnsan-Çevre(edinme) etkileşiminde Muhafazakarlık mı Liberallik mi ikna edicidir!" münazara konusu olarak oldukça verimli bir gündemdir.
Mesela; İzmir'in Liberallik dilinde inatlaşmasına rağmen Muhafazakar sosyolojide pratik etmesi; AK Partinin de Muhafazakar politika üretmesine rağmen finalde liberal jübileler yapması bize aşağıda zikredeceğimiz kodları deşifre etmemizi salık veriyor.
1) AK Parti 23 yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesini kazanamıyor. Üstelik CHP'nin 23 yıldır yönettiği İzmir karnesi; "Çocuğunuzu okuldan alın; bir işte değerlendirin!..." tavsiyesi yapılacak kadar "Şehir/Ödevlerini yapmayan; Hizmet derslerindeki sınav sonuçları kötü/kırık not alan" durumda. Fakat seçmen "Keskinleşmiş inad" üzere "İktidarda deviremediğime; Yerelde geçit vermeyeceğim!" motivasyonunda. Fakat CHP seçmeninin "sosyolojik münazarada" savunmak için seçtiği " Özgür günlük hayatı; boğucu ve maliyeti yüksek kent hayatına öncelerim!..." psikolojisinin kökleri-dalları-meyveleri "Demokratik "ağaç" türü değil. Yani AK Parti demokrasiyi işletemediği için İzmir'i alamıyor değil. CHP de demokratik sicili sebebiyle yereli kazanıyor değil!. Bu şu demek: İzmir'de CHP-AK Parti arasında "sosyolojik iletişimsizlik" var! Peki AK Parti neden bu "İletişimsizlik/Enformatik buzlanma" üzerinde kayıyor... Çünkü AK Parti yerelde "Muhalefet zekası" kullanmak yerine "İktidar Şubesi" dili ve taktiği üzere tutuklu kaldı.
2) CHP yerel konuların gündemleşmemesi için yani" en iyi savunma saldırıdır!" ince kavrayışı gereği; AK Partiyi genel-ulusal gündemlerde savunmaya mecbur bırakıyor; AK Parti de ringdeki köşesinden çıkıp ring ortasına giremiyor. Bunun ana sebebi AK Partinin CHP'nin "kent hizmetsizliği" dilinde kitlenmesidir. Oysa bu eleştiriyi bizzat CHP seçmeni üstüne alınıyor; savunmaya geçiyor. CHP yönetimi de "Seçmenim hizmetten önce; İktidarın azarlamasına cevap verilmesini istiyor!" diyerek; ulusal gündem halısının altına yerel sorunları süpürüyor. AK Partinin bir dezavantajı da CHP'nin "Cumhuriyetin kurucu ideolojisinin kent projesi: İzmir!" algı yönetimini ( politik maskesini) gerçek sanmasıdır. Oysa İzmir'in kent durumu ile Cumhuriyet vizyonu arasında bir özdeşlik kurmak; özü itibari ile "çifte kavrulmuş istismar"dır. Hem İzmir hem Cumhuriyeti politik istismara zemin kılmaktadır. Yani "beceriksizliği" veya "hizmet yetersizliğini" örtmek için Cumhuriyetin kuruluş dönemini propaganda kuluçkası yapmayı deşifre etmek aslında gündemi sıcak tutmaktır. Oysa Cumhuriyetin kuruluş felsefesindeki ödev ve hedefler en fazla AK Parti döneminde gerçekleşmiş ve mesafe almıştır.
3) İzmir hem muhalefet hem iktidar kadrajında "Aday sendromu" içindedir. Oysa İzmir'in ihtiyacı "Yerel liderlik" değildir; Yerel müzakere kültürüdür. Ve İzmir aslında Türkiye'nin müzakereye en yatkın sosyolojiye sahip kentidir. Yani "seçim vaatleri" ve/veya "Proje festivali" tarzı çarşıdan alış-veriş yapmamaktadır. Aksine hem muhalefet hem iktidar tercihinde olan; oy adresinden vazgeçmeyen; fakat İzmir hakkındaki müzakerelere katkı sunmak için keyifle farklı parti mensuplarıyla etkinleşe bilen bir "gören göze, işiten kulağa, çalışan ele" sahiptir. Fakat bu insan kaynağına odaklı yapılmıyor yerel siyaset!...
4) AK Partinin ne niyetinde ne de pratiğinde olmayan; izah etmekten yorulduğu, ancak dedikodulara bir türlü son veremediği; seçmen efsaneleri/menkıbeleri var. "Yereli vermeyince; İktidar kenti cezalandırıyor!"; "Yaşam tarzını kontrol etmek; İktidarın gizli ajandası"; " Vergilerimizle yapıyorlar; o nedenle minnet edeceğimiz hizmetler değil!"; " İktidar istese çözer; bilerek erteliyor ki; seçmende Tarafgirlik enfeksiyonu oluşsun"....gibi.
Oysa "iktidar tecrübesini yerelleştirmek" ile "yerelin tecrübesini ulusallaştırmak" adeta gömleğin iki yakası gibi... Bir tarafın "Yakasız gömlek" metaforunu hatırlatan dili; diğer tarafın ise " Yakası-bağrı açık gömlek modeli" ısrarındaki çakır keyflik.... Kentin iki yakasının buluşmasını sürekli erteliyor.
5) Parti sivil karakterlidir. Yani "Kendini üreten halk" rahmidir. Fakat politik karşıtlanma İzmir'de seçmeni bile " Devlet/İktidar sayıştayı" kıldı. Yani seçmen "Demokrasi avukatı" gibi huylanmıyor; aksine "Devlet/İktidar denetçisi ve raportörü" gibi kendini huylandırıyor. Dolayısıyla İzmir seçmeni "agresif kamucu" rolüne bağımlılık düzeyinde eklemleniyor. AK Parti de "Kamu demek biz demek" diyerek "Seçmen asayişinden sorumlu zabıta" gibi "kamu denetçisi" tuzağına düşüyor. Oysa "Kamu" dediğimiz şey madalyonun iki yüzü gibidir. Ön yüzü devletgil olsa da; arka yüzü toplumsaldır. Nitekim yeni yerleşim alanlarında uzlaşı toplumsal fayda yerine "Uzlaştırıcı gerilim"e dönüştürülüyor...
Dolayısıyla muhalefet-iktidar ilişkisini, kamusalda, esnaf-zabıta modunda götürmek hem muhalefeti hem iktidarı kendi ana sorumluluk ödev ve rolünden uzaklaştırıyor.
6/Son: İzmir her yıl kendine ve dünyaya yabancılaşıyor. Yabancılaşma "geniş halk kitlesinin kaybı" ve "elitleşen/jakobenleşen sosyal tabaka" üretir. Yabancılaşma muhalefet-iktidar ayrımı yapmayan sosyolojik bir Covid'lenme sürecidir. Daha açık ifade edeyim: Sosyal yaşam ve kamusal hizmet profilini düşürür. Düşük yoğunlukta bir kent yaşamı tabiatı gereği "vasat altı" kadrolaşma ile yetinir. Seçmen hizmet-hakikat üzere protest olmaz; karşıtlandığı sosyolojiyi sevmeyen ve çemkiren bir duygusal bi polara evrilir. Tipik bir "rantta kan kavgası" trendini çoğaltır...
İşte aşağıdaki fotoğrafta görülen beden dili; "Artık bu durumu dönüştürelim!" iradesidir. Reel politiğin iktidarından önce "Kent iktidarı" için kentliyi konsolide etme kararlılığıdır!....
Hem Mustafa Esgin ve hem de Bilal Saygılı başkanın sicili ve CV'si "Yedi farkı bulun!" denildiğinde; çok zor bulunacak kadar benzeşir. Kuşkusuz önemli olan "Politik ikiz" gibi durmuş olmak değildir; başarıları, vizyonu, hizmeti "İkizlemek"tir.
Değilse... Yeterince muhalefette ve iktidarda kişisel hesaplarını "Dikizlemek" peşinde olan çevreler var. Zaten konu ihale-atama-rant olunca "Dikizleme ittifakı" yerel yönetimlerdeki sosyolojinin arka sokaklarında örgütleme becerisi olmasa; İzmir bu halde olur muydu?!
Dileğimiz; Kavuşan ellerin; İzmir için hizmette elini taşın altına koyma ahitleşmesi olsun!.... Dava-Yol arkadaşlığının "Temiz eller kavuşması" kalsın!...
Biz mi? Yani sen, ben ve O mu?
Fotoğrafı çeken biziz zaten
İZMİR'e UYANMAK
"Bu100denİzmir" Gerçeği!
İzmir, İstanbul'dan; Bursa'dan önce "İslam beldesi" olmuş bir şehirdir. İslam şehrinin en fazla eserlerinin olduğu şehrin kurucu komutanı ÇAKA beydir.
Fakat İzmir'in bir özelliği daha var;; Anadolu tarihinin en görkemli "HOŞGÖRÜ" şehridir. Büyük sürgünlerin, göçlerin, mübadelelerin ve en önemlisi "Birlikte yaşama" kültürünün ANADOLU yüzüdür.
İslam öncesi ve sonrası; Yahudiliğin ve Hristiyanlığın da tarihinde de çok önemli bir yere sahiptir.
Dolayısıyla İZMİR bir dünya hafızası, medeniyet çeyizi, insanlık atlası ve İslam düşünce atlasıdır.
Ayrıca; Osmanlı'nın dağılış sürecinden sonra da; Anadolu'ya çekilen ve tutunan TÜRK-İSLAM medeniyetinin direniş şehridir; Dolayısıyla Cumhuriyetin kuruluş destanının da mührü konumdadır.
Fakat... İzmir'in, tedbirsizliğinden kaynaklı, bir "Kent hastalığı" diyeceğimiz; "kronik astım" gibi; nefes darlığı; baş dönmesi; uyku düzenliği... gibi; yani yaşam konforunu düşüren müzmin bir rahatsızlığı var: Şehrin ruhunu unutmak; yani bir çeşit tarih unutkanlığına bağlı; Kentleşememe sosyolojisi...
Çok ilginçtir; Modern anlam ve bağlamda "Kentleşme" sürecine bir türlü geçemeyen; Üstelik medeniyet şehri imkanlarını bırakın kullanmayı; "Metruk tarih" ligine düşüren bir sürece rağmen; İzmir'in yeni bir alışkanlığı var: EĞLENCE!...
Türkiye'nin en fazla EĞLENCE'yi yaşam tarzına dönüştürmüş; hatta eğlence sosyolojisinin adeta merkezi olmuş bir yerel davranışı var!... Dahası; bütün sorunlarına, kayıplarına, gecikmişliğine rağmen; eğlenmeyi elden bırakmayan; tüm açmazlarına, kısır döngüye dönmüş yerel sorunlarına rağmen; eğlencesine dokundurtmayan bir "TUTUCU NEŞELİ" kültürü var.
Biliyorsunuz; insanlık tarihinin iki aort damarı var; medeniyetin görünümü açısından: SANAT TARİHİ ve EĞLENCE TARİHİ.
Eğlencenin ise üç ana kodu var:
Birinci kodu: NEŞE-ÇAKIR KEYF-DİNLENDİRİCİ TARZ
İkinci kodu: FARKLILIKLARI EĞLENCE KÜLTÜRÜNDE KAYNAŞTIRMA.
Üçüncü kodu: Mitoloji-Menkıbe-Folklor gibi Sanat tarihi ile kesişen HALK BİLİMİ etkinleşmesi...
Fakat zamanla İzmir'de yaygınlaştırılmak istenen veya yaygınlaştırılmış "DURUM"ler var ki; artık yaşananlardan ötürü öz eleştiri de getiren " KRONİK EĞLENCE-ABARTILMIŞ NEŞE" durumu var. Çünkü;
1) İzmir'in binbeşyüz yıllık İSLAM ŞEHRİ kimliği inatla unutturulmak/unutulmak süreci işliyor ve CUMHURİYET sicili DİRENİŞ SİCİLİ olan İzmir, ısrarla ÖZEL YAŞAM GÖSTERİLERİ eşiğine indirgenmiş bir POLİTİK FESTİVAL'e evrilmiş durumda. Bu şu demek; Kültürüsüzleşme var ve de "Eğlence kültürünü" Şehir ve Kent kültürü sanma/sunma inadı var....
2) ŞEHİR MARKALARI VE KENT STANDARTLARI gibi çok hayati konulara odaklanmama; proje üretmeme ve en tehlikelisi de dünya örnekleri açısından SOSYOLOJİK GECİKME içine düşülmesi söz konusu. Ve bu ödevlerden-sorumluluktan ısrarla MUHALEFET-İKTİDAR geriliminden beslenen çevrelerin kenti baskılaması sebebiyle; aşırı ve faydasız politizasyonda kalınması durumu var...
3) FIRSATLARI-AVANTAJLARI başka illere kaptırma. Örneğin İzmir'in dünyadaki gelişmeler açısından büyük avantajlarına rağmen; tarihi rolünü; Örneğin MERSİN'e kaptırması gibi...
Nitekim; altı yılı aşkındır İzmir'de yaptığımız saha çalışmalarında "Bize, İZMİR'i İZMİR yapan 100 şey sayarmısınız!" dediğimizde; akla gelen ve dillerindirilen başlıklar en fazla 15-20 civarında kalıyor. Ve sıralananların çoğu DOĞU ROMA-YUNAN kültürüne ait başlıklar. Yani BATILILIŞMA hafızasının içimizdeki Truva atı olan TURİSTİK TEMALAR. Zaten çoğu özünde EĞLENCE ATLASI içinde yer alan konumlamalar söz konusu; Yani yine iş dönüp-dolaşıp EĞLENCEY'ye bağlanıyor!...
Dolayısıyla: "Bu100denİzmir" projeksiyonu; MEDENİYET-CUMHURİYET-EVRENSELLİK kodlarının sahici yol haritasını içermek durumda.
*** Medeniyeti Batılıların mirasının bekçiliğine düşürmek; Cumhuriyeti Politik gerilime malzeme yapan ve yaşam tarzını EĞLENCE üzerinden cepheleştirmeye hat yapmak; Evrenselliği ise şehir-kent modeli geliştirmek yerine sembolik-sanatsal gösteri hatta festival ile sınırlı YENİ EĞLENCE diline evrilten yerel siyaset anlayışını aşamamak; hem İZİMİR'e haksızlık hem İzmirlinin kendisine haksızlık.
Fakat... bir yerden başlamak lazım. En sahici başlangıç yeri ise; Kuşkusuz tüm ihmallerin kurbanı olmuş; ancak İZMİR'in HAYAT KUTUSU diyeceğimiz KEMER ALTI ÇARŞISI BÖLGESİ'dir...
"Bu100denİZMİR" denecekse eğer; O zaman İzmiri'in yüzü: Kemeraltı!... bilinmeli, görülmeli ve sahiplenilmeli!.
Biz de; "Bu100denTürkiye-Bu100denİzmir" denklemini Kemeraltı çarşısı üzerinden çözümlüyoruz!...
Kulağımıza küpe olsun: İzmir tarihinin altı: Kemeraltı!
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- "KAPALI DEVRE" TEŞKİLAT RAPORU
- SEÇMENİN GÖZLERİ NE ZAMAN DOLAR!...
- Büyük Tuzak
- Bölgesel Güçler Dönemi
- ÇAĞRIMIZI YAPIYORUZ:
- BOYKOT BİR "İKNA" KRİZİ Mİ?
- Partileri "Örgüt" gibi konuşturtan kim?
- Bölgesel Güçler Dönemi
- "ALIŞKANLIK" İKTİDARI
- SANDIK NEDEN CB SEÇİMİ İÇİN İSTENİYOR!
- CHP HUKUKA "FRANSIZ" KALACAK MI?
- CHP "POLİTİK CENAZE TÖRENİ" DÜZENLEDİ
FACEBOOK YORUM
Yorum