içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

FİLİSTİNLİLERE SÜRGÜN

Josef (Yusuf) Stalin, 18-20 Mayıs 1944’te bazı kaynaklara göre 194 000, bazı kaynaklara göre, aralarında çoğu kadın, çocuk ve yaşlı olmak üzere 423 000 Kırım Türkü sığır trenlerinde sürgün ederek soykırıma tabi tutmakla etnik ‘temizlik’ yapmış. O günden beri Stalin katil, cani ilan edilerek lanetlenmektedir.

Oysa en büyük ‘stratejik ortak’ımız AB/D (AB ülkeleri ve ABD) tarafından en üst düzeyde desteklenen İsrail, kurulduğu 1948’den beri Stalin’nin sürgün ettiklerinden kat be kat fazla Filistinliyi hunharca katletmsine rağmen dünya Sağır Sultan’ı oynuyor.  Cani İsrail, 14 aydan beri bombaladığı Gazze’nin %90’nı harabeye çevirmesi, çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 60 000’den fazla masum insanı öldürmesi ve bir milyon insanı yerinden, yurdundan ederek açlık, yoksulluk ve ölüme mahkum etmesi yetmiyormuş gibi şimdi topyekün Gazze halkını sürgün etmek ve yok etmek istemektedir.

Bu, bugün Gazze ve çevresinin, yarın Batı Şeria’nın, öbür gün bütün Filistin’in tamamen boşaltılarak Siyonist devletin topraklarına katılması, topraklarının genişletilmesi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarla güçlendirilmesi ve yayılma politikasına zemin hazırlanması yanında birinci kıblemiz Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu ‘mübarek’ Kudüs’ün Müslümanlardan temizlenerek Siyonist Başkent’i yapılması demektir.

Siyonizm’in satılmış birer kuklası haline gelen Ortadoğu (İslam ülkeleri demeye dilim varmıyor) devletleri bu zillet içinde oldukça, bunun gerçekleşmesinin önünde hiçbir engelin olmayacağını, 14 aydan beri İsrail’in uyguladığı soykırım katliamlarına sessiz kalmalarından anlaşılmaktadır.

HAMAS’ın en büyük düşmanları, AB/D ve onun koruması altındaki cani İsrail değil,-anlaşılması için diyelim-bizzat ‘İslam ülkeleri’dir. Zira bütün ‘İslam ülkeleri’ ya aileler/krallıklar/sultanlıklar veya Batı’nın getirdiği kukla yöneticiler tarafından yönetilmekte ve HAMAS’ın başarması halinde saltanatlarının yıkılacağının bilincindedirler. HAMAS başarsa, bu ülkelere de Allah’ın nizamı olan Şeriat’ı-bugün güçle olmasa da- sistem ve kültürel olarak dayatacak ve Batı’nın onlara birer lütfu olan saltanatlarını başlarına yıkacak. Bunun için Batı, hiçbir zaman Şeriat’la yönetilen bir ülkenin kurulmasına izin vermeyeceği gibi, Batı’nın birer kuklası haline gelen ‘İslam ülkeleri’ de izin vermeyecektir. Ancek er veya geç Allah nurunu tamamlayacak ve sözde Müslüman liderlerin rağmına, zalim düzenlerini zalimlerin başına geçirecektir.

Bütün imkansızlık ve fiilî yalnızlığına rağmen HAMAS bunun başarılabileceğini fiilen ispatladı ve ve dünyanın sarıldığı bütün yalan ve çürümüş değerlerini yerlebir etti.

Bu ülkelerin sadece liderlerini eleştirmek doğru bir yaklaşım değildir. Halkları da onlara uymuş ve ‘bana dokunmayan yılan..’ zihniyetiyle bencil çıkarlarının girdabında kutsal değerlerini ve direniş ruhlarını kaybetmiştir. ‘Demokrasi, insan hakları, özgürlük’ yalanlarıyla nasıl Türkiye, bütün kutsal değerlerinden koparılmış ve hayatın her şekliyle bir Batı ülkesi haline getirilmişse Ortadoğu ülkeleri de, uzun yıllar işgal altında yaşamalarının da etkisiyle kültürel dezenformasyona uğrayarak değerlerinden koparılmış ve Batı’nın birer kartondan Müslüman profillerine dönüştürülmüştür.

Gazzelilerin başka ülkelere sürülmesi, Siyonizm’in ‘Arz-ı Mev’ûd’ hayaline kavuşması demektir. Zira Siyonizm, Arz-ı Mev’ûd sınırları içinde gördüğü topraklara sahip olmadıkça durmayacak ve kan dökmeye devam edecektir ki Malatya; hatta Kapadokya’ya kadar Türkiye’nin yarısı ‘Arz-ı Mev’ûd’ sınırları içinde.

Filistin/Kudüs/Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin değil, aynı inanç ve sorumlulukla hepimizindir ve hepimiz birey ve toplum olarak bu zalim karara karşı çıkmalı, sesimizi yükseltmeli, siyasîlere baskı uygulamalıyız. Kanaat önderleri, STK’lar, bilim adamları, alimler, şeyhler ayağa kalkmalı ve bu karara karşı halka, devlete ve dünyaya seslerini duyurmalıdır.

Bu çeşit zalimce kararlar, vücuda yerleşen kanser mikrobu gibidir. Geç kalındığında yapılacak bir şey kalmaz. ‘Bir kişiden ne çkar?’ demeyerek ‘İki elin sesi var’ diyerek denizlerin, nehirlerin, sellerin damlalardan oluştuğu bilinciyle harekete geçmeliyiz.

‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’

Bu yazı 1948 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum