Prof. Dr. Abdullah ÜNALAN

İsrail uşağı, başta Gazzeliler olmak üzere Müslümanların katili ABD başkanı Trump Orta Doğu ülkelerinden Suudi Arabistan, Katar ve BAE (Birleşik Arap Emirlikleri)’ne gitti. ‘Krallar gibi karşılandı’ deyiminin çok ötesinde şatafatlı tören, ilgi ve saygıyla karşılandı. Yöneticiler Trump’un karşısında el pençe durdular, ayaklarına kırmızı, turuncu halılar serdiler, adeta ne yapacaklarını şaşırdılar.
Uluslararası resmî tören prosedürlerine denilecek bir şey yok, ancak kafir bir katile aşırı ve üst düzeyde, ona izzet ve onur verecek şekilde karşılamak, Kur’ân-ı Kerîm ve Rasûlullah (s)’ın sünnet ve talimatlarına ters düşmektedir. Allah buyurur: 
“Halbuki asıl güç ve izzet Allah'ındır, Rasûlünündür, müminlerindir; fakat münafıklar bunu bilmezler!” (63/8) Allah’a, Rasûlü’ne ve mü’minlere ait izzet, onur ve şerefi katil, cani bir İslam düşmanına vermek ve bütün mü’minleri zelîl durumuna düşürmek onursuzluk, alçaklık ve şerefsizliktir. Suudi Arabistan, Katar ve BAE’nin yaptıkları budur.
Bununla da yetinmediler. Trump’un geçeceği güzergaha genç kızlarını dizerek, iffet ve namusu temsil eden, mahremler dışında gösterilmesi haram olan saçlarını sallayarak süpürge yapmak ve adeta ‘Ey Trump, namuslarımızı bile ayaklarına seriyor ve sana amade ediyoruz’ demek gibi alçalmak, İslam dünyasının izzet ve şerefini ayaklar altına almak, satılmış hainlerden başkasının yapacağı bir zillet değildir.
Bununla da yetinmediler dört günde Müslüman katili Trump’a dört trilyon dolar bağışladılar. Dile kolay gelebilir ancak bu 85 milyonluk Türkiye bütçesinin bir yıllık meblağının dört katı demektir. Yani bu parayla Türkiye dört yıl boyunca her yönüyle halkını yönetebilir, besleyebilir ve kalkındırabilir.
Bu para verilirken katil Trump’un verdiği destekle cani İsrail Gazze’de Müslümanları katlediyor, kutsal topraklara bomba yağdırıyordu. Trump, aldığı bu dört trilyon dolarla Gazze’yi Müslümanlardan alacak, eğlence merkezi yapacak ve İsrail’e peşkeş çekecektir. 
Bu akıl almaz paralar Trump’a verilirken, İslam dünyasının her bölgesinde, özellikle Gazze ve Batı Şeria’da kadınlar, yaşlılar bir lokma ekmek bulamıyor, çocuklar açlık ve gıdasızlıktan ölüyorlardı. Milyonlarca yoksul Müslüman, bir lokma ekmek, bir kase çorba bulmak için feryad ederken kılı kıpırdamayan, bir gram gıda Gazze’ye sokmayan bu zalimler oldukça İsrail’i kınamanın bir anlamı kalmamaktadır.
Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi bîçarelerin yoksa felahı?
Nur istiyoruz, Sen bize yangın veriyorsun, 
‘Yandık’ diyoruz boğmaya kan gönderiyorsun.
Bir de Şengal Yezidisi İlham Aliyev’in yönettiği ‘iki devlet, tek millet’ dediğimiz ‘can Azerbaycan’a bakın. Eurovisyon şarkı yarışmasında, bütün protestolara ve Müslümanların hassasiyetine rağmen, iki milyar Müslümanın inadına İsrail’i temsil eden şarkıcıya 12 tam puan veriyor. KGB ajanı, binlerce insanın katili ve son olarak seçimle işbaşına gelen hadîs alimi Ebu’l-Feyz Elçibey’i darbeyle indirip katleden Haydar Aliyev’in türemesinden ne beklenir? ‘Can Azerbaycan’mış? Bundan böyle canın cehenneme! 
“Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün: Belki biraz duygu gelir arımıza!
Tükürün cebhe-i lakaydına Şark'ın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakca vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!
‘Medeniyet’ denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!”