-
Nursi ÜNALAN
Tarih: 27-02-2025 14:34:00
Güncelleme: 27-02-2025 14:34:00
Dost Farsça’dan gelen ve “seven, sevgili, yâr” anlamına gelir. İslâmî literatürde sadâkat, uhuvvet, meveddet, sohbet gibi değişik kelimelerle ifade edilmiştir. Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı, iyi geçinen gibi anlamlara da gelir.
Dostlukla ilgili bir çok anekdot, fıkra, hikâye anlatılır. Bizim üzerinde duracağımız dostluk ise inancımızın penceresinden görmemiz gereken yönü olacaktır.
Beşeri ilişkilerde samimiyet ve sevgiye dayalı bağlılık hali demek olan dostluk Kur'ân-ı Kerim'de şöyle tanımlanmıştır: "Mümin erkekler ve mimin kadınlar birbirlerinin dostudurlar." (et-Tevbe, 9/71). “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir.”(Mâide:5/55). Buradan anlaşılıyor ki dostluk, ancak Allah içindir ve gerçek dost sadece Allah, Allah’ın Rasulü ve müminlerdir.
Zaman zaman Yahudi ve Hristiyanlarla yapılan görüşme ve anlaşmaların ardından yetkililerin beyanlarında sıkça dillendirdikleri “dostumuz” ifadesi ne derece sağlıklı bir ifadedir, üzerinde düşünmek lazımdır. Aşağıdaki âyetin zahiri manasına baktığımızda gerçek anlamda bir Müslümanın bir Yahudi veya hıristiyanı dost edinmesi düşünülemez. Günlük beşeri münasebetlerde elbette teşrik-i mesai olacaktır, alışveriş, komşuluk olacaktır. Peki günümüzde süregelen devlet düzeyindeki dostluklara baktığımızda başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığa sadece zulüm, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Filistin başta olmak üzere Irak, Suriye ve dünyanın bir çok bölgesinde küfür ittifakının getirisi zülüm, sömürü, vahşet ve ifsaddan başka bir sonuç getirmemiştir. Onun içindir ki Rabbimiz bizi uyarmış.
“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” (Mâide: 5/51)
Allah’ın Hz. İbrâhim’i dost (halîl) edindiğini (en-Nisâ 4/125), âhirette zalimlerden birinin, “Keşke falanı dost (halîl) edinmeseydim” (el-Furkān 25/28) diye pişmanlığını dile getireceğini bize bildiren Kur’ân ciddi anlamda kimi dost edinmemiz gerektiğini açıklıyor.
Kur’ân-ı Kerim’de gerçek dostun Allah olduğu, insanların bu anlamda Allah’tan başka dostları bulunmadığı ifade edilmektedir. Müminlerin dost olarak Allah’ı bilmeleri, O’na dayanıp güvenmeleri gerektiği öğütlenmektedir. “Sizin dostunuz Allah, O’nun elçisi (Hz. Muhammed) ve iman edenlerdir” denilir (el-Mâide 5/55). Başka bir âyette, “Ey inananlar! Eğer iman yerine küfrü beğenip tercih etmişlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost kabul etmeyiniz” (et-Tevbe 9/23).
Özetin özeti sayılabilecek bu açıklamalara bakarak nasıl ve tür bir dostluk anlayışına sahip olmamız gerektiğine dair inşallah bir bilgi sahibi oluruz.
Tabii ki dostluk çeşitleri, bunların fıtrî, psikolojik ve sosyal sebepleri, gayeleri, fayda veya zararları da ayrı bir yazı konusu olarak ele alınabilir. İnsanların dostlara ihtiyaçları vardır. Bu tabii bir ihtiyaçtır. Bu durumda da insanın dostunu ve arkadaşını seçmesi için de bir takım kriterlere ihtiyaç vardır. En başta akıllı, ahlâklı, dürüst karakterli insanların dost edinmesi en başta gelen özellikler olmalıdır.
Dostluğun akidevî bir yanının da olduğunu ifade eden şu hadis de son derece dikkat çekici ve uyarıcı mahiyettedir: “Ebû Hureyre -radıyallahu anh-’dan rivayet edildiğine göre, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
«Kişi, dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.» (Hasen Hadis) - - [سنن أبي داود - 4833
Sonuç olarak Fudayl b. İyaz’a ait olduğu söylenen şu veciz sözle Allah’a emanet olun diyoruz. “Dost istersen Allah yeter... Yârân istersen Kur’an yeter... Nasihat istersen ölüm yeter...”
Nursi ÜNALAN