içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

SOSYAL BİLİMCİLERİN YAZMA ÇİLESİ-2

2. Bölüm; Persona ve Otorite, Becker, yazma sırasında yazarların oluşturduğu "persona"yı (kişilik) ve yazının otoritesini tartışır:

Yazar Persona'sı: Akademik yazılar, yazarların kim olduklarını ve nasıl algılanmak istediklerini yansıtır. Yazarın kendine güvenli bir ses geliştirmesi önemlidir. (sayfa 51)

Otorite ve Güven: Yazılarda otorite kurma çabası, genellikle karmaşık ve anlaşılmaz ifadelerle sonuçlanır. Becker, okuyucunun güvenini kazanmanın açık ve net bir yazım tarzıyla mümkün olduğunu belirtir. (sayfa 53-55)

Becker, akademik yazının önemli bir yönü olan "otorite"yi tartışır. Akademik yazının sadece doğru bilgi aktarmakla kalmadığını, aynı zamanda yazarı bir otorite olarak konumlandırmak amacıyla yazıldığını belirtir. Yazı yazan bir kişi, başkalarına güvenilir bilgi sunmanın ötesinde, aynı zamanda akademik çevrelerde otorite kazanmalıdır. Ancak bu otoritenin kurulması zordur ve çoğu zaman toplumsal beklentiler ve akademik çevrelerdeki güç çevrelerinden nasibini alır. Yazar, bir akademisyenin yazılarının toplumsal çerçevede kabul görebilmesi için yalnızca doğruyu söylemesi yetmez, yazının akademik yazın içerisinde yerini alabilmesi için akademik çevrede nasıl algılandığı ve nasıl değerlendirileceği de önemli bir etkendir.

Becker, otorite kurmanın akademik yazıdaki yerini incelerken, yazının içerik ve biçimi arasındaki ilişkiyi de vurgular. Akademik yazının, yazarı toplumsal yapılar içinde konumlandıran ve yazının geçerliliğini sağlayan bir araç olduğunu iddia eder. Yazılar, sadece akademik bilgi vermek değil, aynı zamanda yazarını akademik çevrede tanıtma görevi de görür.

3. Bölüm; Tek Doğru Yol, Becker, "tek doğru yol" efsanesini eleştirir. Yazma sürecinin tek bir doğru yöntemi olmadığını ve yazarların kendi yollarını keşfetmesi gerektiğini vurgular:

Esneklik: Başarılı bir yazma süreci, yazarın kendi alışkanlıklarını ve yöntemlerini geliştirmesine dayanır. Her yazarın ritüelleri farklıdır. (sayfa 69-72)

Deneme ve Yanılma: Yazmanın mükemmel olması gerekmez; yazma süreci, deneme ve yanılma yoluyla gelişir. (sayfa 73-75)

Becker, akademik yazımda genellikle kabul edilen "tek doğru yol" anlayışına karşı çıkar. Akademik çevrelerde yazının belirli kurallara ve biçimlere uyması gerektiği inancı yaygındır. Verdiği yazma dersleri de buna hizmet etmektedir. Ancak Becker, yazma sürecinin çok daha esnek ve kişisel bir deneyim olduğunu savunur. Yazmak isteyenlere de bu hususta yol göstermeye çalışır. Kendisi de bundan dersler alır. Yazma süreci, yazan kişinin deneyimlerinden, yazma tarzından ve alışkanlıklarından şekillenir. Birçok akademik metin, belirli yazım formatlarına uymak zorunda kalırken, bu durum yazının yaratıcı sürecini kısıtlayabilir. Yazarı çıkmaza sokar yada köreltir. Çileye dönüşür.

Becker, yazıların genellikle belirli kalıplara sokulmasının yazarlara özgürlük bırakmadığını ve yaratıcı süreci engellediğini ifade eder. Yazma süreci, her yazar için farklılık gösterir ve her birey, kendine özgü bir yazım biçimi geliştirebilir. Akademik yazımda "tek doğru yol" fikri, bireysel farklılıkları ve yazma sürecinin kişisel doğasını göz ardı eder. Bu bölümde, yazar, yazma sürecinin genellikle kişisel tercihlere ve yaratıcı ifadeye dayandığını, yaratıcı ifadenin de birçok yolu olduğunu vurgular.

4. Bölüm; Kulağına Göre Düzeltme: Becker, yazının okunabilirliğini artırmak için dilin ritmini ve kulağa hoş gelmesini dikkate almanın önemini vurgular:

Düzeltmenin Önemi: İlk taslakta mükemmel bir yazı beklenmemeli, yazı sürekli düzeltmelerle geliştirilmelidir. (sayfa 95-96)

Okuyucu Perspektifi: Yazılarınızı başkalarının okuyacağını düşünerek düzenleyin. Okuyucunun gözünden anlamlı ve net bir dil oluşturmak gerekir. (sayfa 97-99)

Becker, yazma sürecinde yapılan düzeltmelerin önemini tartışır. Yazar, yazdığı metni başkalarına sunarken çoğu zaman korku ve kaygı duyar, çünkü yazının doğru olup olmadığından emin değildir. Yazar, metni başkalarına gösterme konusunda bir tür kaygı yaşar. Bu düzeltme süreci, yazının sadece dilsel olarak doğru hale getirilmesiyle ilgili değildir; aynı zamanda yazının toplumsal bağlamda nasıl algılanacağı ve başkaları tarafından nasıl değerlendirileceği ile ilgilidir.

Becker, yazıların düzeltildiğinde sadece yazının dil bilgisi ve biçemi düzeltilmez, aynı zamanda metnin sosyal bağlamdaki algısı da şekillenir. Yazarın kendine olan güveni, düzeltme sürecinin bir parçasıdır. Düzeltmeler, yazının toplumsal ve akademik kabulünü artırmak için yapılır. Yazarlar, yazılarını başkalarına göstererek, bu yazıların toplumsal bağlamda nasıl değerlendirileceği konusunda bilgi edinirler.

5. Bölüm; Bir Profesyonel Gibi Yazmayı Öğrenmek: Becker, profesyonel bir yazarlık becerisinin, sürekli pratik ve düzenli yazma alışkanlıklarıyla kazanılabileceğini söyler:

Yazma Pratiği: Düzenli yazma alışkanlığı, yazı korkusunu azaltır ve üretkenliği artırır. (sayfa 121-123)

Zanaat Olarak Yazma: Yazarlık, bir sanat değil, zanaattır. Sürekli çalışarak ve düzelterek geliştirilir. (sayfa 125-126)

Becker, akademik yazarlık sürecini bir profesyonellik olarak görür. Yazmak, sadece doğru bilgi aktarmak değil, aynı zamanda yazıyı profesyonel bir biçimde sunmaktır. Yazar, yazısını toplumsal ve akademik beklentilere uygun bir biçimde sunmak zorundadır. Bu, yazma sürecinin profesyonellik gerektiren bir yönüdür. Ancak profesyonellik, yazarın kendi tarzını ve özgünlüğünü kaybetmesi anlamına gelmemelidir.

Yazma, yazarın profesyonel kimliğini inşa ettiği bir süreçtir ve yazıların toplumsal bağlamdaki yeri, yazarı bir "uzman" olarak konumlandırabilir. Yazar, yazdığı metinle sadece bilgi sunmaz, aynı zamanda kendi akademik ve profesyonel kimliğini de oluşturur. Becker, profesyonel yazma sürecinin, toplumsal ve akademik beklentilere uygunluğu koruyarak, yazarı bir otorite olarak konumlandırmaya yönelik bir süreç olduğunu savunur.

6. Bölüm; Risk: Bu bölüm, çoğunluğu Florida üniversitesinde görev yapan sosyolog Pamela Richards tarafından kaleme alındığı belirtilir. Burada akademik yazının içerdiği riskleri ele alır:

Eleştiriden Korkmak: Yazarlar, yazılarının eleştirilmesinden korktukları için risk almaktan kaçınabilir. Ancak, risk almak akademik yazının doğal bir parçasıdır. (sayfa 143-145)

Kendine Güven: Yazarlık, hataları göze almayı ve eleştirilerden ders çıkarmayı gerektirir. (sayfa 147-149)

Yazı yazmak, her zaman bir risk almayı gerektirir. Yazar, yazısını başkalarına sunduğunda yazının eleştirilme ve yanlış anlaşılma riskini alır. Ancak Becker, bu riskin yazma sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve yazarın bu riski kabul etmesi gerektiğini vurgular. Yazma, yazıların toplumsal kabulü için önemli bir adımdır ve yazının ne şekilde kabul edileceği ve değerlendirileceği belirsizdir.

Yazarlar, yazılarının akademik çevrelerde nasıl algılanacağına dair endişeler taşırlar. Bu endişe, yazının eleştirilmesi ve yazara yönelik olumsuz yorumlar alma korkusu yaratır. Ancak Becker, yazı yazarken bu riskin kabul edilmesi gerektiğini ve yazarın bu kaygıyı aşarak yazma sürecine devam etmesi gerektiğini savunur. Yazarın başarısı, yazdığı metnin toplumsal bağlamda nasıl kabul edileceğiyle doğrudan ilişkilidir.

Bu yazı 281 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum