-
Mehmet Sait ULUÇAY
Tarih: 15-06-2025 13:39:00
Güncelleme: 15-06-2025 13:39:00
Mehmet Sait Uluçay
Terör… Soğuk, sevimsiz ve keskin bir kelime. Terör denilince insanların yarım kalmış hayallerini düşünürüz. Şehit olmuş bir askerin babası, annesi, kardeşi… Yüreği yaralı bir eşin çığlığı tırmalar kulaklarımızı. Oyuncağı elinden düşmüş küçük bir çocuğun resmi düşer gözlerimize… Belki de tam o sırada başka bir şehirde biri, yarım kalan bir mektubu tamamlıyordur: "Anne, iyiyim. Merak etme…"
Terör sadece can almaz. Terör, birlikte yaşamaya dair umudu çalar, bir milleti birbirine kuşku ile baktırır. Her sabah haberleri açtığımızda içimizi burkan bir manşetle karşılaşmak istemiyoruz. Bir anne, çocuğunu toprağa verirken yüreği parçalanmasın. Bir asker, nöbet tutarken acaba son nöbetim mi diye düşünmesin. Bir genç, doğup büyüdüğü topraklarda gelecek hayali kurarken "güvende miyim?" sorusunu zihninden geçirmesin. Biz, artık terörsüz bir Türkiye istiyoruz.
Silahların susması, gülüşlerin çoğalması demektir.
Terör, sadece bir güvenlik meselesi değildir. Aynı zamanda bir medeniyet meselesidir. Terör, sadece can almıyor; kardeşlik bağlarını koparıyor. Ortak geleceğimizi dinamitliyor.
On yıllardır bu topraklar terörün kirli gölgesinde yaşamaya mahkûm edildi. Yıllardır farklı maskelerle sahneye çıkan bu fitne, kimi zaman dış destekli örgütlerle, kimi zaman içerden beslenen ayrılıkçı yapılarla... Her seferinde acı çeken halk oldu, istismar edilen gençler, ölen siviller, yıkılan köyler oldu.
Ancak bugün, artık başka bir sayfa açmak zorundayız. Şehitlerimizin fedakârlık ve feragatleri unutmadan, aile ve çocuklarını düşünerek atılacak adımlar hesaplanmalıdır. Terörle mücadelede kararlılık gösteren güvenlik güçlerimizin başarısı elbette takdire şayan. Ancak mesele sadece silahla değil, zihinle, gönülle ve adaletle de çözülmeli. Eğitimden ekonomiye, sosyal politikalardan medya diline kadar her alanda bir "birlik dili" kurmalıyız. Aynı zamanda ötekileştirme son bulmalıdır. Farklılıklar zenginlik sayılmalıdır. Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve değerli bir ferdi olarak hissetmesi çok önemlidir. Çünkü bir toplum ancak ortak acılarla değil, ortak hayallerle kenetlenebilir.
Terörsüz Türkiye, sadece silahların susması demek değildir.
Barış, sadece bir ideal değil, bir görevdir. Bu görev hepimize düşüyor. Öğretmene, siyasetçiye, gazeteciye, yazara, aileye, öğrenciye... Hep birlikte yazacağımız yeni bir Türkiye hikayesi için umut var.
Sabahları kahvaltı sofrasında televizyonları izlediğimizde, gazete sayfalarını karıştırdığımızda, terör haberlerini görmek istemiyoruz. Bu mümkün. Yeter ki, bu hayali birlikte sahiplenelim.
Bazı coğrafyalar vardır, sadece dağları değil, acıları da büyüktür. Oralarda çocuklar, oyuncak yerine taşlarla oynar. Gençler üniversite hayali değil, kaçak geçiş rotaları planlar. İşte bu tabloyu değiştirecek olan, silahlar değil; öğretmenin defteri, doktorun stetoskobu, mühendislerin buluşları, sermayenin yatırımları ve yazarın yazdığı hikâyelerdir.
Biz bu topraklarda yüzlerce yıldır birlikte yaşıyoruz. Farklı diller, kültürler, inançlar… Ama biriz. Ne zaman ki terör aramıza kin ekti, kardeşi kardeşe düşman etmeye kalktı, işte o zaman canımız çok yanmaya başladı.
Bugün artık yeni bir sabah doğmalı. Silahların değil, sözlerin konuştuğu, barışın sokaklara taştığı, gözyaşının değil, gülüşlerin çoğaldığı bir Türkiye mümkün. Çünkü biz birlikte güçlüyüz, birlikte iyiyiz.
Bir ülkenin en büyük zaferi, düşmanı öldürmek değil, halkını yaşatmaktır.