içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

EMANET ZALİMLERE VERİLMEZ

Kur’an ve Sünnet önderlik makamının verilmesiyle bireysel ve toplumsal liyakat arasında ilgi kurmuştur. “İnsan tek başına hak üzerinde sebat edebiliyorsa yalnız da olsa cemaattir.”[1] Hadisi çerçevesinde iman, ibadet, ahlak ve davranış bakımından işkence, baskı, makam-mevki, konfor ve ideolojik kargaşada savurulmayıp İslâm üzerinde sebat eden kimse emanete layıktır. Kur’an, özellikle de önderlik makamındaki insanların davanın çilesini çeken Müslümanlardan olmasını istemiştir. Çünkü çileler insanı hem arındırır hem de davada sebatını artırır. Çilesi çekilmeyen davanın kıymeti de bilinmez. Çile çekmeyenden önder de olmaz.  Bu tezimiz bütün peygamberler için geçerli olmakla beraber Hz. İbrahim üzerinde daha net temsil edilmiştir. Şu ayet konumuza yeterince açıklık getirmektedir: “وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّۜ قَالَ اِنّ۪ي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَامًاۜ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۜ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِم۪ينَ” “Hani bir zamanlar Rabb’i, İbrahim’i birtakım (emir ve yasaklar içeren) sözlerle imtihan etmişti. (İbrahim, Rabbine tam bir teslimiyetle Allah’ın emirlerini hakkıyla yerine getirerek) hepsini başarıyla tamamlayınca, Allah: “Seni insanlara önder (imam) yapacağım!” demişti. İbrahim:
“Soyumdan da (önderler çıkar, yâ Rab!)” deyince, Allah:
“(Hayır! Önderlik, liyâkat ve ehliyet gerektiren bir iştir, hiçbir ırk veya sınıfın imtiyazında olamaz. Dolayısıyla) bu verdiğim söz, (sadece önderliğe lâyık olanları kapsar) zalimler (kâfirler, müşrikler ve münafıklar için geçerli değildir.” buyurdu.”[2] Ayet gösteriyor ki zalimler önderlik makamına getirilmez ve onlar Müslümanlar üzerinde velayet hakkı iddia edemezler. Dini açıdan zalim birinin halife, yönetici, hâkim, müftü, şahit olması uygun olmadığı gibi hadis nakleden ravi olması da uygun değildir.[3] Müslümanlar sadece bu ayeti bile doğru anlayabilselerdi, tarihlerinde zalim ve kâfir idareciler olmayabilirdi. Çünkü ayet, zalimlere; müşriklere, kâfirlere, münafıklara, islâm’a karşı din olma iddiasındaki ideoloji sahiplerine asla siyasal yetkiler verilmemesini belirtmektedir. Ayet hakkyla anlaşılsaydı Müslümanlar, emperyalizmin yerli işbirlikçiliğini yapan kimselere; sağ-sol jargonla yönetime talip olanlara iktidar yolları açmazlardı. Zira zalimden idareci olamaz. Müslümanca düşünmeyen ve hayatına İslâm ile anlam vermeyen herkes zalimdir.[4] Her kim olursa olsun söylem ve uygulamasında Allah Teâlâ’ya isyan içeren şeyler varsa onlara asla itaat edilmez. Velev ki söz bile verilse, isyan içeren konuları muhtevi sözleşmeler iptal edilir. Bu ayet hiçbir zalime uyulmayacağını ve yolundan gidilmeyeceğini beyan etmektedir.[5] Hz. Hüseyin’in kıyamının özünde bu anlayış vardır. Bu anlayış doğru anlaşılmadığı için Müslümanlar Kerbela ile beraber tarihteki kırılmayı yaşadılar. Yönetim, liyakatten saltanat ve vesayete dönüştü. Ülkemizde saltanat kalksa da Amerika ve Batı Avrupa’nın güdümündeki Siyonist yapılı dünya ticaret merkezine endeksli vesayet devam etmektedir. Müslümanlar ise bu vesayet siyasetinden tercih yaparak ve meselelerini çözeceklerini zannederek ömürlerini tüketip nesillerinin kâfirleştirilmelerini beklemektedirler.

Hz. İbrahim’in denenme alanları ve buna bağlı emanete liyakat kazanmasıyla ilgili ilk tefsir çalışmalarından itibaren birçok şey söylenmiştir.[6] Bunların itikat, amel ve temizlikle alakalı ilahi emirler olduğu üzerinde çok durulmuştur.[7] Müfessirlerin beyanına göre İbrahim Peygamberi, Allah Teâlâ otuz veya kırk konuda imtihandan geçirmiştir.[8] Bu imtihan alanı bir davetçi için hem fiziksel hem de manevi hazırlık dönemini kapsamaktadır. Konuyu uzatmamak için, ayrıntısına girmeden müfessirlerin şu açıklamasını hatırlatmak istiyoruz: “Allah Teâlâ; Tevbe Suresi 112. Ayet, Mü’minun Suresi 1-10. Ayetler, Ahzab Suresi 35. Ayetin anlam alanlarına göre otuz konuda Hz. İbrahim’i denemiştir.”[9] Bu ayetlerdeki ilahi talepler çerçevesinde Hz. İbrahim Rabbani denemeden geçirilmiştir.

[1] el-Hanbeli, Muhammed b. Muflih, Adab-ı şeriyye, c. I, s. 142.

[2] Bakara 2/124

[3] İbni Kesir, Ebu’l Fida İsmail, Tefsir’ü-l Kur’an’i-l Azim, c. I, s. 160.

[4] Bazı kimselerin bu tespitlerden alınacağını biliyoruz fakat bu konuyla ilgili onlarca ayet vardır. Zaten din de iman edenleri bağlar. Kişinin İslâm’a imanı tam değil ve bunları kabul etmiyorsa herkesin imanı kendisini bağlar. Kur’an müttakiler için hidayettir. Hidayeti tercih etmeyenlere söylenecek söz; Allah hidayet versin.

[5] Şevkani, Feth’ü-l kadir, s. 112.

[6] Bak: el-Basri, Hasan, Tefsir, Beyrut, 2012, c. I, s. 57.

[7] Maturidi, Ebu Mansur Muhammed, Beyrut, 2015, c. I, s. 554-5; Ebu-s Suud, Muhammed b. Muhammed, Beyrut, 2015, c. I, s. 334-5; Şevkani, Feth’ü-l kadir, s. 112.  

[8] Hakim, Müstedrek, c. II, s. 511.

[9] Taberi,Ebu Cafer,Cami’u-l Beyan,c.l,s.572

MEHMET SÜRMELİ

Bu yazı 472 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum